Çok önemli bir konu bence. Herkes şunu soruyor, neden? Yanıtını birlikte arayalım. Bunun için ağırlıklı olarak 1-2 hafta geriye gidelim ama mutlaka 3 Temmuz'dan ve hatta öncesinden başlayan olaylara da dikkat çekelim. Yazdıklarım fikirlerimdir, katılırsınız katılmazsınız, yorumlarınıza da saygı duyarım. Ve hatta özellikle dün akşam yaşadıklarınızla ilgili yorumlarınız varsa, hakaret içinde hakaret olmadan yollayınız. Hazırsanız başlıyorum.
İlk olarak gideceğimiz tarih 3 Mayıs. Bir gün sonra biz Beşiktaş'a kaybedip Galatasaray'a çok büyük bir avantaj şansı vereceğiz ama kimse doğal olarak bunu bilmiyor (Mehmet Berk biliyor olabilir tabi ;)). Beşiktaş galibiyetimiz, Galatasaray maçına kadar bir yenilgi hakkı verecek bize. Ve hatta Dynamo deplasmanında alacağımız galibiyete, Galatasaray'ın puan kaybetme olasılığını da eklersek sonra hafta evimizde tek puanla şampiyon bile olabiliriz. Felaket yani. Ama hangi Dynamo deplasmanı ona bakalım. Galatasaray'la berabere kalınca aşağıdaki açıklamayı yapan bir teknik direktörü olan Dynamo;
Tehlikeli bir gidişat var. Güneydoğu sorununu çözemediğimiz için ne hale geldiğimizi görüyoruz.
Çok tahrik eden insan var. Bu gidiş, iyi gidiş değil. Bu tehlikeli oyunun aleti olmak istemiyoruz. Bize bunu yıkabilirler.
En sonunda Trabzonspor suçlanır hale geldi. Haksızlığa uğrayan bir kent durumuna düşmüş durumdayız.
(Aykut Kocaman’ın açıklamaları sizi üzdü mü? sorusuna) Geçen sezon aynı olayı bana yaptılar. Onun konuşması önemli değil. Onu konuşturan ve onu destekleyen önemli.
Trabzonspor’a geçen hafta gelmedi de, şimdi mi teşvik primi geldi? Bunu kim diyor? Yetkili adam diyor. Suçlayıp çekip gidiyor.
Bu kitleler bana, hesap soralım diyor, adalet için kan dökelim diyor. Durdurmak istiyorum onları.
Bu ligin buzdolabına konması gerekiyor.
Hukuken aklanabilirsiniz ama vicdanen aklanamazsınız. Hukuğun gücü değil, gücün hukuku var.
Geçen 45 yılıma üzülüyorum. Keşke serseri, ahlaksız olsaydık
Gerginliği tepeye tırmandırıyor Güneş. Peki Dynamo'nun başkanı ne diyor bu maç sonrasında?
Bu gerginlik için benim yapacak bir şeyim yok. F.Bahçe 3 puanla çıkarsa bir yıkım olur, dünyanın sonuna benzeyen bir şey olur.
Hafta boyu Dynamo maçımız öncesinde çeşitli haberler ortalık gerilip duruyor. Trabzon kentine maça özel takviye emniyet kuvveti yığılacağı haberleri derken maç günü geliyor çatıyor. Maçla ilgili malumunuz belli. Maça giderken camları tuzla buz edilen Fenerbahçe otobüsü, saha içine atılan yüzlerce kağıda sarılmış yabancı madde, oyuncularımızın tespih ve çakmakla yaralanmaları, korner atmaya giden Emre'nin ortamı geren adam rolüne yazılması, devre arasında Sadri Şener'in koridorda Semih'e saldırması, maç sonunda koridorda, soyunma odasına girişte yaşanan saldırılar ve nihayetinde emniyet orobüsü ile hava limanına giden Fenerbahçe kafilesine silah doğrultulması ve bölge bölge taşlamalar. Hafta boyunca geniş güvenlik önlemi alınan şehirde yaşananlar bunlar. Bir fıs biber gazı yok bu arada, şükürler olsun.
Aynı sırada Beşiktaş'la evinde berabere kalan Galatasaray'da da işler iyi gitmemektedir. Son dakikalarda yedikleri 2 gol ile şaşkına dönen, kalan 3 dakika ve uzatmalarda beraberliği korumak için oyunu rölantiye alan Galatasaray'ın tribünleri, Fenerbahçe'nin muhtemel yenilgi ve takımlarının galibiyetiyle ilan edecekleri şampiyonluğun meşalelerini yakarlar. Etraf göz gözü görmez hale gelir. Bu konuyla ilgili Galatasaray disiplin kuruluna gönderildi mi bilemiyorum. Bu maç sonunda Ali Dürüst daha sonrasında kendi yönetim kurulunu da ikiye ayırdığı söylenen sert bir açıklama yapar.
Dürüst, “Bu oyun sezon başından beri kurulmuştu, biz de bunun figüranları olarak iyi hizmet ettik. Olay son maça taşındı. Artık son maça çıkacağız. Orada galip gelip, ya da berabere kalıp, kupayı alacağız” diye konuştu. Ali Dürüst, bir gazetecinin, “Figüran gibi mi hissettiniz kendinizi?” şeklindeki sorusuna şu cevabı verdi:
“Burada yalnız biz değil, ligdeki bütün takımlar. Önceden organize olmuş bir olay bu. Buraya kadar geldi. İşte sonuçta her şey planlanmıştı, planlandığı gibi de oldu. Son maça kaldı, hayırlı olsun. Önümüzdeki hafta bir final maçımız var. Amacımız gidip, orada kazanmak.”
Sarı-kırmızılı kulübün İkinci Başkanı, “Play-off sistemini istemiyordunuz, bu sistemle şampiyonluğu kaybederseniz, tepkiniz ne olacak?” sorusunu ise “Olabilir, kaybedebiliriz. Biz zaten uzatmaları oynuyoruz. En yakın rakibimize 9, diğer rakiplerimize de 20 puan fark atıp, 34 haftalık bölümde galip geldik. Ancak ’bir şampiyona daha oynayalım’ dediler. ’Oynayalım’ dedik, oynadık son maça kaldık. Önceden organize olmuş bir şey. Son maçımızı oynayacağız, hayırlı olsun” diye yanıtladı.
Beşiktaş’la berabere kalmalarına üzülmediklerini de kaydeden Dürüst, “Kazansaydık bile averaj aleyhimize çalışıyordu. Dolayısıyla baştan beri kişilerin yaptığı hatalardan dolayı müesseselerin ceza görmemeleri gerektiği söylendi. Burada tek ceza gören müessese Galatasaray oldu. Trajikomik bir olay” ifadelerini kullandı.
Bu açıklamanın yol vermesiyle birlikte hafta boyunca Fenerbahçe'yi germek üzere medya kanalıyla büyük pompalama başladı. Öncelikli konu, muhtemel bir Galatasaray şampiyonluğunda kupanın nerede verileceğidir. Gerim gerim gerili taraftar. Burada elbette bizim de suçumuz var ama biz derken Fenerbahçe taraftarından bahsetmiyoruz. Türk halkı anormal bir şekilde gaza gelebiliyor. Ermeni soykırım yasası çıkınca Fransız marka otomobilini satan insan gibi. Tepkimizi en üst derecede veriyoruz. Bundan yararlanmak çok kolay. Hele hele provokasyona çok açığız. Devam ediyorum.
Bu arada atlamayayım, Fatih Terim ilkini Beşiktaş maçında çektiği 3 maçlık bir cezaya çarptırılır. Yani Kadıköy'de, yedek kulübesinde değil tribünde bir yerde yer alacaktır. Gerginlik yaratacağı muhtemel konulardan birisi de budur hafta boyunca. Ancak hepsinden önce PFDK kararını hem de sabahın 3'ünde açıklar. Güya şikeye ve teşvike tespit edilmiş, bunların sahaya yansımadığını görülmüş, bunları yapanların yöneticiler olmasına rağmen (İlhan Ekşioğlu ve Cemil Turan) kulüplere ceza verilmediği açıklanır. Rezalete bakın.
Hafta boyunca çıkan ilk haber kupanın maçtan sonra verilmesi üzerinedir. Ertesi gün Topbaş'ı TT Arena'da kabul eden Ünal Aysal, derbiye gitmeme kararı aldığını söyler. Nitekim ligdeki maçta da başkan seviyesinde bir muhatabı olmadığı için gitmeyeceğini açıklamış ve de gitmemiştir. Bir gün sonra Mayıs ayı Divan kurulu toplantısında konuşan Ünal Aysal, bu defa maça gitme kararı aldığını açıklar. Ek olarak da kupayı kazanmaları halinde, kendi taraftarı önünde alınmasının uygun olacağını belirtir. Perşembe günü gazeteler kaybedilen Türkiye Kupası finallerimizi da dahil ederek, Fenerbahçe finalleri kazanamıyor haberlerini zirveye çıkarır. Cuma günü ise TFF kararını açıklar, kupa Kadıköy'de bulacaktır sahibini.
Diğer yandan özellikle sosyal medyanın dedikodu çarkı işletilir, Fenerbahçeli taraftarlar, muhtemel bir yenilgide, Galatasaray'ın kupayı almaması için hazırlık yaptıkları dedikodusu yayılır. Bir şekilde kameralar Fenerbahçe'nin üzerine odaklanmıştır. Ve maç günü gelir. Tüm haberler Kadıköy'den geliyordur. Mecidiyeköy'deki bıçaklama haberi kısa kesilir, Pana taraftarıyla yaşanan çatışma da. Ve maç saatie gelir çatar.
Maçın nasıl geçtiği ve nasıl bittiği önemli değil. Şimdi tüm bilgileri toparlayacak kısma geliyorum.
Maçın bitiş düdüğüyle birlikte sahaya 50-60 olduğunu tahmin ettiğim kasklı çevik kuvvet ekibi girip, saha ortasında şampiyonluğu kutlayan Galatasaraylıları çember içine alır. TT Arena'daki galibiyetimiz sonrasında orta sahada galibiyeti kutlayan Fenerbahçe takımının etrafında kimseler yoktu ve normal olarak olay çıkmadı. Aynı şeyin Kadıköy için de olmayacağı aslında ortadaydı ama hafta boyu yüklenen gerginlik burada da ortaya çıkacaktı.
Galatasaraylıların bu sevinçleri sırasında tribünlerde ve dışarıda neler oldu. Okul açıktaki bir arkadaşımın anlattıkları şöyle. 85'de umutsuzlukla stadyumdan çıkmaya karar veriyor. Hem muhtemelen bir kupa törenine şahit olmamak (sahaya girerek engellemek değil) hem de maç sonrası kalabalığından kaçmak amaç. Ancak polis dışarı çıkmaya çalışan taraftara biber gazı sıkıyor. Kapıda oluşan panikle taraftarlar geldikleri gibi geri dönüyorlar tribünlere. Maç bitmeden taraftara uygulanan şiddetin nedeni ne?
Maraton alt tribünden çekilen bir videoda (tıklayın) polisin neden olduğu olaylar çok net bir şekilde gözüküyor. Yine başka bir videoda polis tarafından darp edilen Fenerbahçeli bir taraftar saldırıdan hemen önce çekebildikleri var (tıklayın). Bir başka bakış açısı da burada. Bu da aynı olayların daha sonrası, tıklayın. Bu sırada ben üst maratondan takımı alkışlayan on binlerden birisiyim. Takım alkışlanıyor, Bu taraftar sizinle gurur duyuyor tezahüratı yapılıyor, futbolcular tribünlere çağrılıyor. Bir süre Galatasaray'a küfür dahi edilmiyor. Tek amaç gurur duyduğumuz futbolcularımızı teselli etmek. Bir süre sonra saha içindeki çember bir koridora dönüşüp, Galatasaraylıları soyunma odasına doğru alıyor. Münferit olarak sahaya atlayanlar var ancak genelde bizim oyunculara doğru gidiyorlar, bir saldırı yok. Galatasaraylıların içeri girmek üzere tribüne yaklaştıkları anda Fenerium alt tribünden muhtemelen küfürler ediliyor ve yabancı cisimler atılıyor. Doğru değil tamam ama abartılı bir şey yok. Galatasaraylılar içeri giderken, polislerin bir kısmı, Okul açık ile Maraton alt tribüne doğru yöneliyorlar. Burası maçın son anlarında çıkışlarda atılan biber gazından kaçan taraftarların bulunduğu yer. İş burada kopuyor. Polisler karşılıklı küfürleşmeler bir süre sonra koltukların atılmasına dönüyor. Polis buna özel güvenliğin maç boyunca kullanığı tabureler ve sonra da koltukları geri atarak yanıt veriyor. Bu sırada polisin aynen Çağlayan'daki olay gibi Aziz piçleri dediği söyleniyor. Çok önemli bir tahrik. Taraftarın abanmasıyla, aslında maçlarda kullanılmayan ancak hazır tutulan ve bu maça özel olarak tüm maç boyunca dik duran tel örgüler yıkılarak sahaya dalıyor taraftar.
Burası çok önemli. Zira bugün bütün orospu çocukları taraftarın sahaya Galatasaray'a kupa aldırmamak için girdiğini yazdı. Oysa durum böyle değil çünkü sahaya giren taraftarların hedefi emniyetti. Kendilerine saldıran polise saldırdı taraftar Galatasaray'a değil. Büyük bir saldırıyla polisler geri kaçıyor. Bu sırada Galatasaraylılara karşı herhangi bir saldırı yok. Polis kalkanlarıyla birlikte Fenerium alt önünde siper pozisyonuna geçiyor. Elinde meşale ve koltuk dışında bir cephanesi olmayan taraftar geri dönüyor. Bu sırada gaz maskeli, elinde gaz bombası tüfeği bulunan memurlar, uzaktan attıkları gaz bombalarıyla ortalığı paniğe veriyorlar. Aynı şekilde tüplü memurlar da var. Daha çok cephane demek bu.
Bu defa polis saldırıya geçiyor. Yakaladıkları taraftaları 1'e karşı çok kişi dövüyorlar. Oysa yakalayıp etkisiz hale getirmeleri gerek, intikam peşindeler. 19 maçta sile olduğunu açıklayan emniyetin memurları burada da yargıç rolüne soyunuyor yani. Emniyetin görüntüleme elemanları fotoğrafçılar, video çeken görevlileri de işin içine giriyorlar. Sahada bulduklarını tribündeki taraftara atıyorlar.
Bu işin bir de Çağlayan'ı var aslında. Bildiğiniz üzere sözde şike davasının Çağlayan'daki duruşmaları başladığından itibaren ciddi bir saldırı var Fenerbahçe taraftarına. Artarak sürüyor. Son saldırıdan önce, mahkeme heyetinin avukatlardan önce emniyetle görüştüğü, avukatlar içeri girerken de emniyetin saldırı pozisyonu aldığı söyleniyor. Yaşananlar da doğruluyor bunu. İkinci mahkeme döneminde, taraftarın arasında seyyar satıcıları olay olacağı için uyarıp dağıtan siviller vardı örneğin.
Amaç belli, cemaatin elindeki emniyet, bu büyük operasyonun önemli bir gücünü oluşturuyor. İmamın ordusu adı verilen emniyetin Atatürkçü Fenerbahçe'ye bu kadar saldırıyor olması bir tesadüf değil. Ancak son olaylardaki amaç bütün bu olayları üst üste koyunca başka bir şey amaçlandığı ortaya çıkıyor.
Dün yaşananların tamamı, haftalar boyunca yapılan hazırlıkla, Galatasaray'a saldırmış bir Fenerbahçe taraftarını ortaya koymaktı. İşte bunun için hafta boyun gerildi taraftar. Bu nedenle stadyumdan çıkanların üzerlerine biber gazı sıkıldı, bu nedenle o taraftarın tekrar tribüne dönmesi, paniği içeri taşıması istendi. Okul açık önünde taraftarın provoke edilmesinin nedeni de bu. Amaçları isyana hazır taraftarı Galatasaray'ın üzeri saldırtmaktı. Bu nedenle 50-60 kişilik ekip Galatasaray'ı çevreledi, sadece saldırıda kalması istendi ama saldıranları da ifşa edeceklerdi. Bu kadar olay içnde Galatasaray'a bir saldırı olmaması da planlarını bozdu. Evet Fenerbahçe taraftarı yine terörist ilan edildi bir kongre üyemiz tarafından. Evet bütün medya yaşananların Galatasaray'ın kupa almasını engellemek için yapıldığını yazdı. Ama gerçek bu değil, herkes görür isterse.
Bundan sonra neler yaşanacak? Fenerbahçeli taraftarı helikopterlerin ışığıyla avlayanlar bir sonraki Çağlayan buluşmasında neler yapmazlar ki? Ben dün yanında çocukları olan analar babalar gördüm. Baba ölecek miyiz diye soran çocuklardan bahsettiler bana. Fenerium'a kaçtığımda biber kokusu geçince gazdan etkilenip kusanların kusmuk kokularını aldım. Gözleri faltaşı gibi açmış sağa sola koşan kadınlar, kızlar gördüm. Ve onları, onurlarını savunan, bunun için gerektiğinde saldıran taraftarlar gördüm. Hem de kaskı olmadan copu kalkanı olmadan. Ben dün planlı bir operasyonu gördüm, b.r çoğumuz gibi yaşadım. Elindeki tüfeklerle, tribünde tanımadığı, hatta görmediği insanların üzerine gaz bombası atan polis memurlarını da gördüm.
Ülkemde beni, kendi vatandaşım olan polisleri görünce ön yargıyla bakacak hale getirenlerin Allah bin türlü belasını versin. Bu ülkeyi Kürt Türk, Fenerbahçeli Fenerbahçeli değil, AKPli CHPli, cemaatten veya değil diye bölen, düşmanlaştıranların da belasını versin. Dün bu terörü yaşatanlar ne yaptıklarını farkındaysa eğer, Allah onların kadınlarına, kızlarına, kardeşlerine babalarına da yaşatsın bu yaşattıklarını. O zaman anlarlar mı acaba bir hiç uğruna insanların canlarını acıttıklarını? Hiç düşündünüz mü, dünkü olaylar yüzünden bugün şehit annesi olabilirdi bazı Fenebahçeli anneler, bunun farkında değil kimse.