21 Ağustos 2012 Salı

SPARTAK 2-1 FENERBAHÇE, MAÇTAN SONRA KISA KISA


Önce şu attığımız golün hakkını vereyim sonra maçı konuşalım kısa kısa. Selçuk'un müthiş uzun pası. Bu pasın benzerini yani böyle uzun bir pası Vaslui deplasmanında da attı. Ceza alanında rahat kafa vurabildiği bir pozisyonda topu kaleye vurmak yerine, boş kaleye atabilecek Kuyt'un önüne bırakan Sow. Şampiyonlar Ligi kariyerine bir gol eklemek yerine, müthiş bir asist eklemiş oldu. Ve, bu sefer diğerlerinden çok daha kolay olsa da son 4 resmi maçta 5. golünü ağlara bırakan Kuyt. Bu golün yapılış güzelliği kadar, turun habercisi belki de turu getiren gol olması önemli. Bu nedenle bununla başladım.

Suni zeminden bahsedeyim biraz. Hepimiz oynadık, oynuyoruz halı sahalarda. Bu elbette bizim para verip kiraladığımız sahalardan değil. Ancak benzerleri ülkemizde de bir çok alt lig takımı tarafından kullanılıyor. Çim bakımı zor geldiği için bu yolu seçiyorlar. Çim saha gibi değil, öncelikli olarak daha riskli oyuncu açısından. Ve topun hareketini değiştiren bir zemin. Yere değen top çim sahada başka suni zeminde başka hareket eder. Umarım dünyanın hiç bir yerinde bu zemin kullanılmaz önümüzdeki yıllarda.
Kocaman takımı nasıl çıkarttı sahaya, önce ona bakalım.
Mert
Gökhan . Yobo . Egemen . Hasan Ali
Topuz . Selçuk. Topal . Sow
Baroni
Kuyt 
Buna benzer bir dizilişle yer aldık sahada. Neden Alex yoktu neden Krasic yoktu, Stoch yoktu sorularını sormak çok basit. Bence sahadakiler neden sahadaydı oradan başlayalım. Şu on bir ve dizilişte neden oynadığını düşüneceğiniz oyuncu var mı maçtan önceki ruh halinizle? Ben Sow derdim ve dedim. Geri kalanlara neden sahada demedim, diyemem. Sow yerine o bölgeyi daha iyi kullanacak Caner, Stoch ihtimali daha mantıklı geldi maçtan önce. Nitekim Sow da çok mücadele etmesine rağmen maç boyunca sadece yukarıdaki pozisyonda ortaya çıktı sanki. Ama bir çıktı pir çıktı, hakkını veriyorum.
Spartak kendi evinde oynamanın ve elbette bizim savunma ağırlıklı duruşumuzun verdiği cesaretle, topla daha çok oynayan, bir şeyler yapmaya çalışan takım gibi göründü ilk yarıda. Bizse onun yaptıklarını gözlemleyip boymaya çalışan bir haldeydik. Buna mutlaka arada sırada ısırmakla ilgili bir şeyler eklemek istemiştir Kocaman. Yoksa aynı anda Sow ile Kuyt'u sahada tutmazdı diye düşünüyorum. Ancak Elazığ maçından sonra da yazdığım gibi, teknik direktörün katkısı bir yere kadar. Oyuncu yapmadı mı, bitiyor her şey. Böyle bir ilk yarıyı gol yemeden ve atmaya pek çalışmadan tamamladık.
Aynı kadro, muhtemelen bazı uyarılarla ikinci yarıda da aldı yerini. Bir anlık bir uyuma sonrasında sağ kanadımızdan gelişen ani atak, defansın arkasına kesilen sert orta, stoperlerin müdahale imkanı bulamamaları, bekin ters kademeye girememesi gibi toplu bir hata ile Emenike'den yedik golü. Son hata ve belki de en önemlisi takımın bu gece en başarısız oyuncusu Hasan Ali'den gelince, günah keçisi seçildi.
0-1'lik bir skor bu tip çift maçlı elemelerde makul bir yenilgi skorudur. Bu nedenle Kocaman'ın saha içindeki düzeni değiştirmemesi çok anlamsız gelmedi bana. Zira saha içindeki diziliş o ana kadar herhangi bir arıza vermemişti. Ama sıkıntı kendi oyunumuzu oynayıp rakibe kabul ettirmek yerine rakibin oyununu kabul etmemeye çalışmak tercihiydi maçın başında aldığımız. Bunu tartışırız. Hak veririz belki de vermeyiz Kocaman'a. Bu kadar stresli bir tur öncesinde bazı garanti gördüğü işleri yapabilir sonuçta teknik adam. Kabul etmesek de en azından saygı duymalıyız.
Gol sonrası aynı oyun sürerken. Aynen yediğimiz golden hemen önceki gibi bir pozisyon bularak, bu defa kaleciyi geçerek beraberliği sağladık. Tekrar yazmayacağım elbette ama yediğimiz gol öncesindeki Baroni'nin Topuz'un ortasına vurduğu kafa ve kalecinin müthiş kurtarışını hatırlayalım. Bu ve bunun gibi bir iki pozisyondan bir ya da ikisini atmak turu getirirdi. Fakat biz çok acemice bir adam/alan paylaşımı hatası yaparak, duran bir topta golü yedik. Korner vuruşunda alan paylaşımını yapamayınca adamların bekleri hem de bizim forvet oyuncumuz kendi ceza alanımızdayken kopup geldi ve müthiş bir gol attı.  Bu golde de bölgesinden geri gelip adam kovalayan Kuyt'un hamlede gecikmesi var. Kötü bir goldü yiyen açısından.
Kalan dakikalarda ise aslında 0-1'den daha iyi bir skoru yakalayan Kocaman'ın cesur ama riskli hamleleri geldi. Elazığ maçında olduğu gibi ön stoperlerden birisini çıkararak bu bölgedeki oyuncu sayısını azalttı önce. Sonra Caner'i sokup, Krasic'i kendi bölgesine yollayıp oradaki Topuz'u göbeğe çekti. Oyuna diri Bienvenu'yu alarak belki de şaşırmak istedi rakibi. Kalan dakikalarda gol yememiş olmak bile bir artıdır benim adıma.
Bugün nerelerde hata yaptık? Öncelikle sahanın kötüsünün bu maçlık Hasan Ali olduğunu belirteyim. Ama bir maçla da kimseyi asmayalım. Çok top kaybetti. Özellikle takım çıkarken kaybettiği toplar yüzünden sıkıntılar çektik. Buna Baroni'nin de yanlış pas tercihleri nedeniyle kaptırdığı topları ve başlatamadığı akınları ekleyince, hızlı oynamamız gereken anlarda durup, sağlayabileceğimiz avantajları sağlayamadığımızı gördüm.
Saygı duymakla birlikte, Alex'in olmadığı maçlarda, Baroni'nin de kötü oynaması, takımın yaratıcılığını çok etkiliyor. Bunu unutmamalı. Bir gün alışacağımızı bilerek, varken yararlanmanın çok daha doğru olacağını düşünüyorum. Bu nedenle Alex'i, eğer fiziken yetersizse belki bir devre belki de zaaflarını bertaraf edecek bir dizilişle mutlaka oynatması gerektiğini düşünüyorum Kocaman'ın. Bu bir görüş elbette. O oyuncularla neredeyse her anını geçiren, futbol elbette benden daha iyi bilen bir kişiye saygısızlık etmek haddim değil tabi.
Rövanşa ne olacak? Öncelikle sabırlı olmamız gerekecek. Taraftardan bahsediyorum. 1-0 bize yetecek bir skor. O tek golü de 90+3'te de atsak bir şey değişmez tur açısından, yeter ki gol yeyip bu avantajı kaybetemeyelim. Bu nedenle taraftar stadyumu rakibe dar ederken bizimkileri paniğe sevk etmemeli. Ve evet 1-0 yeterli bir sonuç ama rakibin bizi uyutup da Emenike gibi rüzgar gibi bir adamın ısırmasına izin verilmemeli. Kadıköy'deki maç elbette zor olacak. Ve hatta bu sezonun en zor maçı olacak. Bu nedenle bizim de iyi hazırlanmamız gerekiyor. Umarım saha dışı olaylarla camianın keyfi kaçırılmaz yine. Çünkü her ne kadar kabul etmeyenler olsa da Fenerbahçe bir Türk takımı. Kazanacağı başarılar sadece kendisine yarar sağlamayacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder