31 Mart 2008 Pazartesi

Bak Şu Konuşana

Örümcek Ağı
Koskoca Galatasaray Kulübü kafasını örümcek ağı kaplamış 75 yaşındaki bir ihtiyarın esiri olmuş. (Kendi evinde Antep'e puan bırakan, daha doğrusu Antep'ten 1 puanı kapan Galatasaray'ı eleştirirken)
Levent Tüzemen - Sabah Gazetesi Yazarı
31 Mart 2008
Kafasına Yememiş Taşı
Alex'in yarısı boşalmış bir şişe su ile yere yatıp provokasyon yapması şık olmadı. Alex bir değil 100 tane su şişesi yediği Sami Yen'de bir kere yere yatmadı. Bunun adı maçı germektir, fair-play'e ihanettir. (Alex'in korner vuruşu yapmadan ömnce karnına yediği su şişesinin doluluk oranını hesaplarken)
Kazım Kanat - Sabah Gazetesi Yazarı
30 Mart 2008
Takmış Kafayı
İnanın içimden yazmak gelmiyor. Servet’i ön libero oynatan bir antrenörün maçını gerçekten yazmak istemiyorum. Ama diğer oyunculara saygım olduğu için yazmaya çalışacağım. (Feldkamp'ın oyun kadrosunu anlatmaya değer bulmazken)
Rıdvan Dilmen - Milliyet Gazetesi Yazarı
31 Mart 2008
Liderden Haberi Yok
...Şampiyonlukta Galatasaray’ın en yakın rakibi Fenerbahçe... (Galatasaray'ın zararlı çıktığını anlatmaya çalşırken, oysa Galatasaray Fenerbahçe'nin gerisinde ve en yakın rakibi Sivasspor'la aynı puanda)
Bahri Havadır - Akşam Gazetesi Yazarı
31 Mart 2008

30 Mart 2008 Pazar

Raul


Çok önemlidir yeri Real Madrid'in gönlümde. İki kere gittim Madrid'e, bir maçına denk gelemedim, bekliyorum bakalım ikinci mabedde bir maç seyremeyi. Fenerbahçe'den başka, attığı her golüne (Fenerbahçe'ye olmasın da) sevinen, her yenilgisinde üzülen ben, demin biraz daha sevindim. Sevilla'dan, oynadığımız iki maç sonrasında nefret eder oldum. O Alves, o Capel, hocaları Jimenez (yimenez okunur) tam dalınacak adamlar. Real Madrid'le oynuyorlar şu anda. Heinze çaktı 1-0 oldu, sonra deli gibi goller kaçırdık. Kanoute 1-1 yapınca ekşimişti yüzüm. Raul çıktı, çaktı. Bu da Sevilla'ya girsin, kımetse 5 olsun. İlk yarıyı 2-1 galip kapadık bu arada.

La Liga'da durum şudur. Maç eksiğiyle 62 puanla lideriz. Barça patlayınca Villareal 59 puanla ikinci sıraya çıktı, Barça 58'le 3. sırada kaldı. Sevilla'yı yenip 65 yapacaız puanı kısmetse.

Not: İkinci yarıda Higuain ile bulduğumuz gol sonrasında 3-1 kazandık. zirvedeki puan farkını açtık.

Sıralama, Kalan Maçlar


Son 6 haftaya girdik. Liderliğimizi averajdan sonra puan farkına çevirdik. Kasımpaşa'ya gol yağdıran Sivasspor, kendi evinde Antep'e puan kaptıran Galatasaray'ı yakaladı. Beşiktaş bize yenilince iyice geride kaldı.

Önümüzdeki hafta Sivasspor-Beşiktaş maçı var. Sivasspor zirveden kopmamak için kazanmak isteyecek. Kazanırsa da Beşiktaş'ın şampiyonluk şansı yarınlara deği ertesi günlere kalır. Sivasspor puan kaybetse de Galatasaray'la iç saha maçı oynayacağı için en azından ilk iki şansını devam ettirecek. Biz evimizde Kayserispor'la oynuyoruz, Galatasaray ise deplasmanda Gençlerbirliği'yle. Türkiye Kupası yarı final ilk maçında Ankara'dan 1-0 yenilgi ile dönmüştü Galatasaray, bu skoru hem lig maçı hem de yarı final maçı rövanşı için temenni ediyorum.

Önümüzdeki hafta kopmalar olabilir. Kalan maçlar aşağıdaki gibi. İlk dört takımın aralarında yaptıkları maçları kalın yazılarla belirttim.

1. Fenerbahçe 63 puan (3 deplasman)
29
. Kayserispor
30. Ankaraspor D
31. Denizlispor
32. Galatasaray D
33. Gençlerbirliği
34. Trabzonspor D

2. Galatasaray 61 puan (3 deplasman)
29
. Gençlerbirliği D
30. Trabzonspor
31. İstanbul Belediye D
32. Fenerbahçe
33. Sivasspor D
34. Gençlerbirliği Oftaş

3. Sivasspor 61 puan (3 deplasman)
29
. Beşiktaş
30. Kayserispor D
31. Ankaraspor
32. Denizlispor D
33. Galatasaray
34. Gençlerbirliği D

4. Beşiktaş 58 puan (3 deplasman)
29
. Sivasspor D
30. Gençlerbirliği Oftaş
31. Rizespor D
32. Bursaspor
33. Ankaragücü D
34. Vestel Manisaspor

Ne Koşuydu O


Baki'nin kaptırdığı topla Alex buluşuyor orta sahada. Nobre biliyor başına glecekleri, her duran topta defansına yardıma gelen Marcio, bu sefer Alex'in deparının nasıl sonuçlanacağını anlamış olacak, indiriveriyor vatandaşını. Alex dümdüz, top Semih'te. Semih Gökhan Zan'ı oyalarken ayağa kalkıyor yine Alex, koşusuna devam ediyor. Ceza alanına giriyor, Semih'in pasıyla galibiyet golünü atıyor, kesmiyor bu Alex'i. Koşuya devam ediyor, kale arkasındaki bizle buluşuyor. Nerden baksanız 120-130 metre. Koşmuyor ya Alex :)

Türkiye Cumhuriyeti

Andavallar her İnönü maçından önce bir garip kompleks içine giriyorlar, Yunan takımıyız ya. Türkiye Cumhuriyeti'ne hoşgeldinizmiş. Bre zındıklar bre kendini bilmezler, bahsettiğiniz cumhuriyetin kuruluşunda ezeli rakip dediğiniz kulubün sporcularıyla birlikte savaştı sizin kulübün sporcuları, birlite can verdi, birlikte kurdu cumhuriyeti. Bir 'Fenerbahçe Cumhuriyeti' sözü bu kadar gerer mi adamı? Mikrofonu almış andavalın birisi, avaz avaz bağırıyor burası Türkiye Cumhuriyeti diye, biliyoruz neresi olduğunu andaval. Tribünlerinizdeki Chelsea formalılara bağırsana 'Burası Türkiye Cumhuriyeti' diye. Milliyetçiliğinizi seveyim sizin.

Fotoğraflarla

[bjk02.jpg]

Böyle başladı. Alex 11'de çaktı kafayı.

[bjk01.jpg]

Yere çarptırıp doksana bıraktı topu.

[bjk05.jpg]

Kazım Kanat, Alex'in abarttığını söylemiş, gülüp geçmek gerek ama abartan kim yukarıdaki fotoğrafta belli.

[bjk07.jpg]

Böyle bitti. Alex 80'de çaktı bu defa.

Direkten yuvarlandı ağlara top. Rüştü son bir hamleyi yaptı, çaresizlik içinde.

[bjk08.jpg]

Böyle sevindi Alex galibiyet golüne.

Böyle tamamlandı.

Fotoğraflar Milliyet'ten.

Çelsili Beşiktaşlılar

Gidip elin takımından yemişsin 8 taneyi. Aynı turnuvada, rakibin en iyi 8 takım arasında. Rakibine kurada 8 yediğin takımın ülkesinden bir başkası çıkmış. Zaten 2 puan gerisindesin şampiyonluktaki rakibinin, yani bir de her sene olduğu gibi yine yenilirsen 6 hafta kala 5 puan geriye düşmüş olacaksın. Uğraştığın şeye bak, Chelsea formasını giyip gelmiş stadyuma. Renkleri senin renklerin olsa hadi benzese yemin ediyorum renk tutkusu derim ama bu başka, bunun adı eziklik oluyor. Ha bu tür adam her kulüpte var mı, evet var o da ayrı konu.

29 Mart 2008 Cumartesi

Klasik Çubuklu

[KurulusFormasi2.jpg]

Uzun zamandır ilk kez bir ezeli rakip maçında klasik çubuklu formamızı giyemedik (TFF kurallarına göre seçim hakkı ev sahibi takıma ait olduğu için). En son, çubuklu dışında, beyaz formayla çıktığımız maç, Rapaic'in nefis golüyle 1-0 kazandığımız 2001-02 sezonundaki Galatasaray maçı. Bugün, aradan geçen 6 yıl sonrasında ilk kez klasik çubuklu dışındaki formamızla çıktık derbiye. Hoş, bugünkü forma da anlamlı ve artık klasik olacak bir forma ama klasik çubuklunun yeri başka gönüllerde.

[KurulusFormasi.jpg]

Rüştü Reçber

Fenerbahçe formasıyla büyüdü Rüştü oldu. Fenerbahçe forması altında yaşadı sevinçleri hüzünleri, şampiyonlukları o formayla tattı. Fenerbahçe formasıyla milli oldu defalarca, hatta en çok milli olan futbolcu ünvanına sahip oldu. Türkiye'nin son yıllardaki en önemli dış transferine imza attı, Barcelona'ya gitti. Kötü günlerinin sonrasında yine Fenerbahçe kucak açtı ona. Dönüşü sonrasında 2 şampiyonluk daha yaşadı. Sonuncusu 100. yıl şampiyonluğuydu. Şampiyonluktan sonra ona göre vefasızlıkla karşılaştı, para hiç önemli değildi ama şu vefasızlık nedeniyle bir anda koptu ipler. Devreye Beşiktaş girdi ve Fenerbahçe'nin verdiğinin iki katından fazlasını, hem de garanti ederek hem de 3 yıllık bir sözleşmeyle sundu Rüştü'ye. Para elbette öneliydi onun yaşındaki bir oyuncu için ama daha önemlisi vefaydı. Rüştü, şok bir kararla Beşiktaş'a transfer oldu. Beşiktaş formasını giyerken Fenerbahçeli olduğunu tekrarladı. Eski takımına karşı oynadıkları Süper Kupa Finali ve Süper Lig'in ilk yarı maçında sakatlığı nedeniyle yer alamadı. Ve nihayet dün, ilk kez rakip oldu sarı lacivert formaya. Kalesinde iki gol gördü, 4-5 tane önemli pozisyonu engelleyerek farkın artmasını önledi, takımının golünde oyunu hızlı başlatarak pay sahibi oldu.

Sekiz

En iyi 8 takım arasındayız Şampiyonlar Ligi'nde. Aynı ligde 8 gol ve fark yiyerek tarihe geçen Beşiktaş'la oynadık bugün, yendik döndük evimize. İşin enteresanı hakemin maça 8 dakika uzatma eklemesiydi :)

İnleyen Nağmeler


Dün yazdım, fena da tutturmamışım. Kezman'ın bu kadar etkisiz olacağını hiç tahmin etmiyordum, Uğur'un da bu kadar düşük performansla oynayacağını. Ancak Alex beklediğimden de fazla katkı sağladı. Hakem Edu ve Kazım'ın sarı kartlarında çok acımasızdı. Alex'in ikinci golü öncesinde Nobre'nin yapmış olduğu faulü avantaja bırakarak golün atılmasını sağladıysa da, Nobre'ye kart göstermemesi hatası oldu. Beşiktaş'ın istediği penaltıların herhangi birisini kendi aleyhine çalsa, o hakemi kovacak yer bulamazlar, abartmamak gerek.

Fenerbahçe'de Gökhan, Kazım, ikinci yarıdaki Aurelio, Semih, Vedereson, Edu gayet başarılıydı. Lugano, Maldonado, ve Volkan vasat oynadılar, Volkan'ın golde gereksiz çıkışıyla katkı sağlamasını unuymamak gerek. Kezman çok çok kötü, Uğur da çok kötüydü. Ali Bilgin Fenerbahçe'nin topçusu değil, devam etmeye gerek yok.

Tribünlere gelince, Beşiktaş maçın ilk beş dakikası ve attıkları golden sonra, bizim ikinci gol gelene kadar bağırdı. O kadar da bağırmazsan adam taraftar demezler zaten. Biz iyiydik ama daha iyi olmalıyız. Gereksiz tezahüratlarla hem sesi bölüyor hem de tempoyu sağlayamıyoruz. Maç sonrası dalgalar gayet güzeldi. Buna hala japon bayrağı açarak yanıt vermeye çalışan yaratıcı Beşiktaşlılar'ı tebrik ediyorum. Unutmada söyleyelim, şampiyonluk yine yarınlara kaldı.

28 Mart 2008 Cuma

Beşiktaş - Fenerbahçe

[KezmanBjk.jpg]


Aldık biletlerimizi, gidiyoruz kısmetse. İşin taraftar boyutunda elden geleni yapacağız, inşallah kazandıktan sonra bekleyeceğiz polisin bizi bırakmasını, geleneksel vapur dönüşünü inşallah aynı mutlulukla yapacağız. Bunların hepsi bir yana, maç ile ilgili konuşmakta fayda var biraz.
Önce kadrodaki eksikleri sayalım, bizde Deivid, Beşiktaş'ta ise Bobo kart cezalısı.
Bizde Deniz'in ve Carlos'un sakatlıkları sürüyor, Semih'in de dün antrenmanda sakatlandğını biliyoruz, Beşiktaş'ta Rüştü ve Cissé'nin sakatlığı geçmiş durumda, böylelikle Rüştü yaşamında ilk kez kendisini Rüştü yapan takıma karşı oynayacak.
Beklediğim kadrolar aşağıdaki şekilde;

Beşiktaş
Rüştü
Ali . Toraman. Gökhan . Üzülmez
Serdar . Cisse . Tello
Delgado
Holosko . Nobre

Fenerbahçe
Volkan
Gökhan . Edu . Lugano . Vederson
Kazım . Aurelio . Selçuk . Uğur
Kezman . Alex

Dolayısıyla Beşiktaş ilk önce kazanmak, Fenerbahçe ise ilk önce kaybetmemek için çıkacak sahaya, aradaki puan farkının sonucu bu. Beşiktaş kazanamazsa Fenerbahçe'yi yakalayamamış olacak ancak kaybederse puan farkı 5 olacak ki kalan 6 hafta için az bir fark değil bu.

Beşiktaş'ın ilk amacı Fenerbahçe'nin en sağlam yerini delmek olacak. Bunu da Holosko'nun hızı, Nobre'nin mücadeleci oyunu ve Delgado'nun yaratıcılığıyla yapmak zorunda. Tello da istim üzerinde olacak sol kanatta. Muhtemel bir Lugano-Nobre eşleşmesi izleyeceğiz ki her iki oyuncu da fiziksel özelliklerini kullanırken kart görmeye çok meyilli oluyor, özellikle de Lugano. Holosko'nun hızını Vederson, Uğur'un yardımıyla kesebilecek güçte. Buradaki dengeyi Serdar oynarsa Beşiktaş lehine bozabilir zira bu durumda sağ kanattan üç kişiyle gelebilir Beşiktaş. Delgado'nun yaratıcı gücü ve Tello'nun yardımını, göbekte Selçuk ve Aurelio, sağ kanatta ise Gökhan durduracak. Duran toplarda ise Delgado ve Tello'nun isabetli ortaları, yan toplarda hataya zorlandığı zaman patlak veren defansımız için en önemli tehlike olur. İşin Beşiktaş aksiyonlu yönü bu şekilde. Gelelim Fenerbahçe aksiyonuna.

Öncelikle Alex'in Kezman'ın forvet oynadığı maçlardaki genel görüntüsü, orta sahanın gerisine pek gelmeden top oynamaya çalışan, sertlik karşısında pasif kalan bir görüntü. Ancak ani akınlarda birdenbire nasıl geldiği anlaşılmayan bir yerde topla buluşabiliyor. Bir de tabi ki duran topları çok iyi kullanıyor. Bunun dışında Semih'in olmadığı bir oyunda ileride topu ayakta tutmamız zor. Vurulan her top yeterli destek verilmediği zaman sanki duvardan geri geliyor. Deivid'in ikinci bir playmaker olarak oynamasıyla da çözülebilen bu sorun, onun eksikliğiyle büyüyecek. Zico'nun Kezman, Semih ikilisiyle başlamayacağını da herkes çok iyi biliyor. Bu durumda Fenerbahçe'nin ilk aksiyonu duran toplar, ikincisi ise Uğur ve oynarsa Kazım'ın kanat bindirmelerinin kalitesiyle ortaya çıkacak. Galatasaray maçında, tur için 10 kişi kalmasına rağmen forveti ikileyen, beraberliği bulan, kalan dakikalarda 9 kişi kalıp turu da pozisyon vermeden 90+2'de yediği golle kaybeden bir Fenerbahçe'den bahsediyoruz bu arada.

Eğer olacaksa ilk golü kimin atacağı çok önemli. Eğer Beşiktaş atarsa, Fenerbahçe'nin B planı belli, Semih'i sahaya sürmek. Bu durumda da genelde Selçuk'un oyundan çıkararak, orta sahayı çift yönlü oynayabilen Aurelio'ya teslim ediyor. Risk yüksek olabilir zira Beşiktaş'ın Holosko, Serdar gibi hızlı adamları, skor avantajını almaları halinde, daha fazla tehlikeli olabilir. Galatasaray maçlarında görüldü ki 1-0'dan sonra farkı 3'e taşıyacak pozisyonu buldu Beşiktaş.

Eğer ilk golü Fenerbahçe atarsa, geri yaslanacak Beşiktaş'ı ister istemez üzerine çekecek. Bu durumda da Uğur ve Kazım'ın hızı etkili olacak. Bu tip durumlarda da Alex, duvar görevini iyi yapıp son vuruşlarını kaliteli hale getiren Kezman'a pozisyon sağlayabilecek.

Ben Fenerbahçe'nin, önem derecesi yüksek olan maçlara her zaman olduğu gibi daha konsantre çıkacağını düşünüyorum. Bununla birlikte kaybetmek sadece Beşiktaş için belki de yolun sonu, Fenerbahçe için değil. Yani kafası daha rahat olan, zaten futbolu severek oynayan, oynamaktan keyif alan bir kadromuz olması nedeniyle de Zico'nun dediği gibi sahadan başı dik ayrılan bir takım olan Fenerbahçe'yi daha şanslı görüyorum.

Hakeme de değinelim biraz. Yunus Yıldırım, kırmızı kartını pek kullanmayan bir hakem. Ancak bazen enteresan yönetim şekilleri doğuyor derbilerde, en son örnek Cüneyt Çakır'dı ve bize pahalı bir fatura ödetti. Bu maçta aynı talihsizliği yaşamak hoş olmaz.

Avantajlar
Beşiktaş
İç saha maçı
Rüştü'nün yüksek formu
Cissé'nin geri dönüşü
Kazanmak zorunda olması
Fenerbahçe
Kazanmak zorunda olmaması
Büyük maç konsantrayonu
Forvet hattının yüksek form grafiği
Her iki kalecisinin de formu

Dezavatajlar
Beşiktaş
Kazanmak zorunda olması
Seyirci baskısı
Defanstaki ciddi form düşüklüğü
Fenerbahçe
Carlos ve Deivid'in yokluğu
Chelsea maçı

27 Mart 2008 Perşembe

Genç Semih

[Gencler.jpg]

Vallahi son bu, yatmaya gidiyorum. Avusturya kampı yine, kampta genç Erhan, genç Erman ve genç Semih var. Röportaj yapıyorum hemen arkadaşlarla, web sitesine konu olsun diye. Arkadaşlar da kırmıyorlar, konuşuyoruz, hedeflerden, Fenerbahçe'den. Kalıcı olmak amaçları. Tabi şans ve fırsatlar herkese aynı derecede gülmüyor.
Erhan'ın nerede olduğunu bilmiyorum.
Erman o sezon 6-0'lık Galatasaray maçında oynadı, şimdi Güngören Belediye'de.
Semih, genç Semih, ligin gol kralı şu anda. Daha anlatmaya gerek yok sanırım.

Fenerbahçe Kart'a

[r11[2].jpg]

Şimdi seneye Ronaldinho'yu (kaç Alex eder acaba) alma durumu var ya, Carlos'un haberini yalana çeviren basının yalancısıyım. Diyorum ki Fenerbahçe Kart olarak süper bir kampanya yapalım. Böylelikle 120.000 kart sayısının 20 milyona çıkması muhtemel. Kampanya şöyle;
Fenerbahçe Kart sahiplerine her hafta takımla birlikte onbirde oynama şansı. Malum Ronaldinho geliyor. Takımı şöyle yapıyorsun, kaleci, 4lü defans etti 5 kişi, 2 tane defansif orta saha, etti 7, bir de Ronaldinho etti mi 8? Bu şekilde Türkiye'de şampiyonluk garanti. Eksik kalan 3 kişiyi de Fenerbahçe kart sahiplerinden tamamlıyorsun. Yalnız kampanyanın Süper Lig'le sınırlı olduğunu da belirtiyorsun, yoksa Chelsea maçı biletleri gibi izdiham olur ;)
Nasıl :)

Hangi Birini Sayayım?

[MallorcaMac.jpg]

Mallorca ile hazırlık maçı, yine Avusturya. Baydım belki sizi ama eldeki malzeme bu bugün. Neyse, maç öncesinde bir İspanyol gazeteci geliyor, Fenerbahçe'yi tanımıyor, futbolcularla ilgili bilgi almak istiyor. Türk basınında muhabir olarak kullanılan arkadaşların bir tanesinde yabancı dil yok ne yazık ki (sonradan olduysa karışmam). Beni buluyor, sonuçta web sitesi editörüyüm, konuşuyoruz bir müddet, o ispanyolca ben italyanca, fransızca karışık. 'Kimler var tanıdık' diyor 'Milli oyuncuları say istersen'. Yani yapıyor ortayı, voleyi çakmam gerek. Başlıyorum saymaya, Rüştü, Ümit, Ogün, Fatih, Abdullah, Serhat Türk Milli takımı, Mirkovic Yugoslav Milli Takımı, Ortega Arjantin Milli Takımı, Revivo İsrail Milli Takımı, Rapaic Hırvatistan Milli Takımı. Abi uzaklaşırken devam ediyorum, Mustafa Doğan Almanya Milli Takımı, unuttum. Bir de ümit milliler var sayayım mı?

Geçen yılın sonlarına doğru Hong Kong'dayım. Oradaki aracı firmanın sahibinin oğlu Alex Poon, sıkı bir Manchester United taraftarı. Futboldan anlayan ender uzak doğululardan. Okulu bitirdikten sonra babasının yanında başlıyor çalışmaya. Fenerbahçe ürünlerini görünce heyecanlanıyor, işin içinde futbol var zira (zira ne ki?).
Sıkı bir muhabbete giriyoruz. Carlos diyor büyük transfer, Kezman da sizde. Diyorum Alex de çok iyi adam. Evet diyor. Sonra Lugano'nun Uruguay milli takımın kaptanı olduğunu, Edu'nun da arada sırada Brezilya milli takımında oynadığını söylüyorum. Buun dışında da Tuncay'ı kaybetmemize rağmen iyi Türk oyuncularımız olduğunu söylüyorum. Ek olarak da Youtube'den bir sürü taraftar, maç, vesaire linki veriyorum öğrensin diye çubukluyu.
Ertesi sabah heyecan içinde soruyor, kadronuzda Appiah var, hani şu Juventuslu Appiah mı o?. Ha evet diyorum bir de o var, tabi ya, unutmuşum. Cidden unutmuşum :) Seneye Ronaldinho'yu alır mıyız?

Fenerbahçe - AIK Solna

[Solna.jpg]

Uçan Hollandalı, AIK Solna'yla ilgili enteresan bir bilgi vermiş blogunda. AIK Solna deyince çıkardım arşivden fotoğrafları. 2002/03 sezonunda Feyenoord (faynord okunur) tarafından elenip UEFA Kupası'na kalıyoruz. Rakibimiz de AIK Solna oluyor. İlk maçın ilk yarısında rüzgar gibi oynuyoruz ve 3-1 önde giriyoruz soyunma odasına. İkinci yarı AIK oluyor rüzgar, 3-3 tamamlanıyor. Bu maçın golleri Revivo, Jonhson ve Stevic'ten. Rövanşta Kadıköy'de 3-1'le geçiyoruz turu, golleri de Ali Güneş, Serhat ve Jonhson atıyor. AIK'in kaleci kazağı bende, koleksiyonuma dahil ettim.

Bu arada bir not, AIK Solna'nın rekorunu kıramıyor ancak Trabzonspor'un 79/80 şampiyonluğunda 30 maçta 25 attığını ve 16 takımlı ligde sadece 3 takımdan (Adana 21, Kayseri 19, Diyarbakır 21) daha fazla gol attığını belirteyim.

Ortega Bana Pas Verdi

[Ortega2.jpg]

Yine Avusturya kampı. Hertha Berlin'le oynayacağız (maç 2-2 sonuçlanacak). Ortega kampa geç katıldığı için takımla birlikte taktik antrenmanlara çıkmış değil daha. Lorant onu yedek soyunduruyor. Her zaman olduğu gibi ilk onbir ayrı, yedekler ayrı çalışıyor. Ve yine her zaman olduğu gibi yedekler, ufakken 'ortada sıçan' büyüyünce de 'beşe iki' diye adlandırdığımız topla oynama durumundalar. Ortega, Fatih, Erman, birileri daha var işte. Bendeki fotoğraf makinası daha çok oyuncak tadında bu nedenle sitede Dodo'nun fotoğraflarını kullanıyoruz çoğunlukla. Ben daha çok röportaj özel foto durumundayım. Ortega zaten çok kişiyle anlaşamıyor, italyanca konuşuyor benle. Ben fotoğraf çekiyorum orada onlar beşe iki.
Sonra bir pas veriyor Ortega bana, ben de iade ediyorum, 'Abi ben de biliyorum topa vurmayı' durumundayım havadan atsa röveşata, olmadı dömi vole denerim yani.
Sözün kısası Ortega bana da pas veriyor. Soruyorum aranızda bu yazıyı okuyan kaç kişi Ortega'dan pas aldı? Yaaaaa.

[Ortega1.jpg]

Zafer Önder Özen

Arka planda sürekli çalışan bir kişi Önder, gizli kahramanlardan. 2001-2002 sezonu ortasında geldi Fenerbahçe'ye. Eskişehir doğumlu, Hacettepe lisanslı. Fenerbahçe öncesinde futbol da oynamış antrenörlük de yapmış. Geldiği dönemden beri özellikle Oğuz Çetin'in futbolun bilimsel yönüne verdiği önemle birlikte, takım için kim zaman orta saha kimi zaman forvet hatta kaleci kadar katkı sağlamıştır Fenerbahçe'ye.
Kendisiyle tanışmam 2002-03 sezon öncesi Avusturya kampı zamanıdır. Saygı duyulacak ciddiyette, işini seveni, adam gibi adamdır. Aradan geçen yıllarda Lorant, Oğuz Çetin, Daum ve Zico'yla çalışmış, her birinin güvendiği bir antrenör olmuştur.
Ne mi yapar Önder? Her rakibi inceler, her düzeydeki rakibi yerinde, sahasında, tribünden izler, not alır, yazar, ezberler, güçlü yanlarını, zaaflarını çizer, rapor eder. Bunun dışında Fenerbahçe'nin her maçının 90 dakikasını (gerekirse 120), saatlerce süren, sabahlamalı video çalışmalarıyla etüd eder, kim nerede hata yapmış çıkarır, olumlu yaptığı işleri ortaya koyar, sürekli olmasına çalışır.
Önder en son Sevilla maçında, Volkan'ın penaltılardaki başarısı sonrasında anıldı basın tarafından. Kalecilik yapmış olan ben, kalecinin vuruş anında sağa sola bakmayıp, hislerine güvendiğini bilir amma ve ancak rakibi saha önceden çalışma fırsatı varsa çalışmanın şart olduğunu söylerim. Önder'in başarısı köşeleri bulmak değil aslında, rakibin ne zaman ne yaptığını bilmektir.
Önder, Fenerbahçe'nin, Fenerbahçeli olmanın tüm teferruatını bilir, rakibe saygı duyan, futbolu seven adamlarla birlikte çalışmaktan zevk alır. En önemlisi benden de büyük bir teşekkür alır.

Not: Fotoğrafta Önder'i 2002 Avusturya kampındaki ilk hazırlık maçındaki yerini almaya giderken görüyorsunuz.

Büyük Yürüyüş

Maraton tribün inşaatı sıraları. Tahminen 2001 yılının sonları. O zamanlar kulübün web sitesini Metin ve Adnan üstlenmiş durumda. Webdeki en iyi tayfadan da bir takım kurulmuş bu iş için, naçizane bendeniz, Haluk (BlueSilence), Bülent, Metin (YolcuMet). Ek olarak Bahadır (Fano) ve Cengizhan'ın destekleri var.
Kulüplerin kendi iletişim organlarını kullanması gibi bir durum yok o vakitler. Nitekim biz de dışarıdan yaptığımız için, bünye tam anlamıyla kabul etmiyor bir türlü. Tesislere giremiyoruz, röportaj izni olmuyor, bir sürü aksaklık.
Neyse mevzu o değil, demişiz ki 'Sorun başkana soruları, yanıtlasın'. Metin almış randevuyu gidiyoruz Engin'le (fotoğrafçımız). Başkan, klasikleşmiş olarak eserlerini gösteriyor her zaman olduğu gibi, 'Gelin çocuklar inşaatı gezelim' diyor röportaj öncesinde, geziyoruz. Anlatıyor, anlatıyor. Engin'in parmak deklanşörde sürekli.
Maraton üst daha dümdüz durumda betonu atılmış yeni. Oraya çıkıyoruz, soyunma odalarının bulunacağı yerleri geziyoruz. Sonra sahaya iniyoruz, detaya giriyor başkan, bana anlatıyor. Bugün içinde Fenerbahçe Müzesi, Maraton Fenerium Mağazası, FBTV, Fenerbahçe Kart, Fenerbahçe Dergisi'nin bulunduğu maraton tribünü anlatıyor, gururla. 'Başkanım' diyorum, 'Kupa merasimi için merdiven olmayacak mı? Avrupa kupası kaldıracağız bu stadyumda.' Alsınlar da asansör yaparım yanıtını veriyor. Platini daha UEFA başkanı olmamış ve 'Kupa törenlerini eskisi gibi şeref tribününe çıkarak yapın, saha içine platform koymayın' tavsiyesini yapmamış tabi.
Aradan geçen süre 7 yıl değil, Türkiye'nin en büyük futbol stadyumu tamamlanalı 1-2 yıl olmuş, yine de kesmemiş başkanı, üzerini tamamen kapatacak ve 6.000 kapasite daha ekleyecek. UEFA Kupası 2009 finalini vermiş UEFA. Fenerbahçe futbol A takımı Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek finalde. Uzak görünse de kupa hayalini görebilecek mesafedeyiz sonuçta.
4 yıl önce finalde Porto'yu izlerken, tribünde Porto taraftarı yerine Fenerbahçe taraftarını düşünüp, gözlerim dolu halde Hasan'a 'Görecek miyiz ulan biz de bu günleri?' diye soran ben, Chelsea, sonra Arsenal-Liverpool galibi ve sonra diğer finalisti geçip kupayı kaldırmanın rüyalarını görüyorum. En az şans verilen çeyrek finalist olmamıza, tarihimizde ilk kez buralarda olmamıza rağmen hayal ediyorum Moskova'da Alex'in ellerinde yükselen kupayı. Bunu düşündürüyor Fenerbahçe'm.
Bugünleri yaşattığı için emeği geçen herkese teker teker teşekkür etmek gerek. Ama en önemlisi burada bulunmayı sürekli hale getirmek gerek. Türkiye'de (Annemizin Kutsal Ligi) devamlı şampiyon olup, Şampiyonlar Ligi'nin vazgeçilmezi olmak gerek. Yavaş yavaş, istikrarla.

Spor Sergi ve Basketbol

[2008-03-26_fbgs3[1].jpg]

80lerdeki basketbol ruhu geri gelir mi bilemiyorum. Dün akşam tribün olarak olmasa da sahadaki heyecan olarak Spor Sergi final serilerindeki anları yaşadık. 20 sayının üzerine çıkan farkı eritti Galatasaray. Uzatmaya kadar götürmeyi başardı maçı. Sonrasında biz kazandık, iyi oldu. Eskiden de böyle final serileri yaşamıştık. Calvin (adı böyle mi yazılıyordu hatırlamıyorum bile) dünyanın en iyi basketçisiydi bizim için, Galatasaray'da da Maykıl Skörs (bunu da hatırlayamayıp doğrudan okunuşunu yazdım, iyi de oldu :) ) ve Dawkins vardı. Final serilerinde yarı yarı ayrılmış tribünlerde, bir takım ilk yarıyı 15-20 sayı farkla önde kapar ama maçı da diğer takım kazanırdı. Bu kadar heyecana rağmen bırakın çakmağı, şişeyi sahaya bozuk para bile atılmazdı. Şimdilerde üç büyük takımın Avrupa'da mücadele ettikleri kupalarda çeyrek finale kalmalarıyla övünülüyor, bu takımların ligde de zirveyi işgal/meşgul eder olmalarına seviniliyor. Ama salonların sadece derbilerde veya (kalınırsa eğer) final serisinde dolduğu görülmüyor. Salonumuzun acilen inşa edilip açılmasını bekliyor ve Kadıköy yakasındaki bir salonun Abdi İpekçi ıssızlığında olmayacağını düşünüyorum.

[2008-03-26_fbgs5[1].jpg]

25 Mart 2008 Salı

Pankart

Yüreğimdeki sevdan, çubuklu forman. Yine muhteşem bir CK çalışması. Aşk cefa ister gerçekten.

Milli Takım

Beyaz Rusya (ne zaman Belarus oldu Türkçe'si bilmiyorum) ile oynuyor milli takım. Deneme yanılma maçı. 6 Fenerbahçeli çağrılmış, çağrılmasa da olurmuş aslında ya neyse. Unutmayalım, Önce Fenerbahçe.

Sevmişim Seni Herşeyden Fazla


Biraz değiştiriyorum, yazan kusura bakmasın;

Sevmişim seni, herşeyden başka,
Ölünce Fener yazsın mezar taşıma,
Tek gerçek sensin, yalan dünyada,
S......uşum Cimbom'una, Beşiktaş'ına

Fabio Luciano

[Fabio.jpg]

Ezeli rakiplerden birisine röveşata, diğerine voleyle gol atan kaç tane stoper tanıyorsunuz? Ben bir kişi biliyorum. Yokluğunu da hissediyorum. Fabio Luciano'dan bahsediyorum. Haluk futbolgunlugu.net'te bahsetmiş Fabio'dan. Flamengo'nun kaptanı şu anda Luciano. Onu hasretle izlemeye çalışıyoruz, attığı golleri takımına kazandığı penaltıları, forma tanıtımlarını.

Onun gibi stoper gelmedi uzun zamandır. Ben Nezihi'den, Uche-Hogh ikilisinden sonra bu kadar sevdiğim bir adam bilmiyorum, varsa da hatırlatın zaten. Ben onun yukarıda söylediğim gibi hem hücuma katkısını, hem takımı ateşlemesini, tribünle, taraftarla olan ilişkisini ve en önemlisi formasına duyduğu saygıyı sevdim. Denizlispor'la oynadığımız kupa maçında, 90 dakikayı 10 kişi tamamlayıp, uzatmada yediğimiz gol sonrasında beraberliği sağladığında, sarı kartı olmasına rağmen formasını çıkarıp, ona tapmasını unutamıyorum.

Fotoğraf www.futbolgunlugu.net

Konyaspor ve Kasımpaşa Maçları

Konyaspor 1-4 Fenerbahçe
Gol canavarı, ligin en çok gol atanı Fenerbahçe, ligin en çok gol yiyen takımı Konyaspor’la deplasmanda karşılaşıyor. Maça ev sahibi hızlı başlıyor, Veysel’in çaprazdan şutu Serdar’ı geçiyor ancak yandan avuta gidiyor. 11’de bu sefer Fenerbahçeli eski futbolcu Murat’ın şutunu Serdar kurtarıyor. 32’de ilk yarıdaki ilk ciddi akınımızda Uğur soldan kesiyor, Deivid’in şutu avuta gidiyor. 36’da ise Alex’in ara pasında Uğur, kaleciyle karşı karşıya kalıyor ancak sert şutunu Damir kurtarmayı başarıyor. Ev sahibinin 39’daki gol denemesi de başarısız olunca ilk yarı başladığı gibi golsüz sonuçlanıyor.

İkinci yarıya Konyaspor golle başlıyor. 48’de sağ kanadımızdan gelen ortayı Edu, uzaklaştırmak isterken, ceza alanı yayı üzerindeki Ceyhun’un önüne bırakıyor. Ceyhun iyi yaptığı işi tekrarlıyor. Bu sefer şans da yanımızda olmayınca direkten dönen top, şutu kurtarmak için hamle yapan kaleci Serdar’ın sırtına çarparak ev sahibini 1-0 öne geçiriyor. Bu gol Fenerbahçe’yi derin uykusundan uyandırıyor.

53’te Selçuk yerini Semih’e bırakıyor. Yeniden iki forvete dönüyoruz, böylelikle Alex biraz daha fazla geriye gelip oyun kurmaya başlıyor. Ancak golle cesaretlenen Ceyhun da boş durmuyor. 54’te ikinci şut denemesini Serdar iki hamlede engelliyor. 58’de Semih ile Deivid, rakip defansı verkaçlarla sağ kanattan ipe diziyorlar. Çizgiye inen Brezilyalı’nın pasını iyi değerlendiren Semih, beraberlik golünü Konyaspor ağlarına bırakıyor. Ev sahibi daha şaşkınlığını atamadan, 60’da baskımızın sürdüğü bir anda Alex, rakip defanstan geri dönen topu, arkadan bindiren Deivid’in önüne bırakıyor. İlk golün de asistini yapan Deivid, önce zemine takılıp düşüyor ancak düşerken de nefis bir topuk pasıyla, yanındaki Semih’i görüyor. Böylelikle Deivid&Semih ortaklığıyla iki dakikada bulduğumuz iki golle öne geçiyoruz.

73’te, sakatlanan Semih, yerini Maldonado’ya bırakıyor. 80’de Gökhan sağ kanattan rüzgar gibi gidiyor. Ortadan bindiren Kezman’ı görüyor, Kezman da skoru 3-1’e taşıyor. 84’te Maldonado, basit futbol derslerinden birisini veriyor. İki pasta rakip alana sarkıp ince bir ara pasıyla Kezman’ı kaleciyle karşı karşıya bırakıyor. Kezman da bu ikrama hayır demiyor ve maçın skorunu belirliyor. Ligin en çok gol atan takımı, en çok gol yiyen takımına karşı 4 golü bir galibiyet alarak evinin yolunu tutuyor.

Fenerbahçe 3-0 Kasımpaşa
Haftanın açılış maçında, dost Kasımpaşa’yı Kadıköy’de ağırlıyoruz. Maça Carlos dışında tam kadroyla çıkıyor Fenerbahçe. İlk tehlikeli akını 9’da Kezman’ın şutuyla yaratıyoruz, kaleci Tolga topa iki hamlede sahip oluyor. 13’te Kezman’ın Deivid’e verdiği 30 metrelik pası alkışlarken, Brezilyalı’nın şutu kaleciyi geçiyor ancak direğin dibinden avuta gidiyor. Kasımpaşa kendinden emin, alan daraltarak Fenerbahçeli futbolcuların yaratıcılık alanını kısıtlıyor. 14’te yine Deivid’in şutu bu sefer kaleyi buluyor ancak kaleci Tolga başarılı. 15’te konuk ekip Erhan’ın şutuyla deniyor şansını Serdar yerden seken topa iki hamlede sahip oluyor. 27’de Aurelio’nun vuruşu Tolga’da kalıyor. 30’da Vederson’un soldan ortasına da Aurelio vuruyor kafayı, bu sefer kaleyi tutturamıyor. 38’de Kezman sol kanatta buluştuğu topla, seri çalımlarla ceza alanına giriyor. Yerden sert şutu direğe çarparak avutu boyluyor. Kalan dakikalarda başka pozisyon olmayınca devre 0-0 tamamlanıyor. Her iki takım da alkışlar arasında terk ediyor sahayı.

İkinci yarıya gol için başlıyoruz ama Kasımpaşa çetin ceviz. Birkaç hafta öncesinde Galatasaray’a yaptıkları sürprizi bize de yapmak niyatindeler anlaşılan. 47’de Deivid çıok acemice bir hareketle, topla elle oynayarak sarı kart görüyor ve önümüzdeki hafta oynayacağımız Beşiktaş maçında cezalı duruma düşüyor. 57’de Kezman’ın şutunu kaleci Tolga önlüyor. 57’deki Kezman&Tolga düellosunu da konuk kaleci kazanıyor. 58’de Zico taktik değişikliğe gidiyor yeniden. Selçuk yerini Semih’e bırakıyor. Ligin gol kralının girmesiyle birlikte baskımız yoğunlaşıyor.

64’de Semih’le başlayan atakta Alex’in nefis tek pasıyla, Kezman kaleciyle karşı karşıya kalıyor, güzel ama isabetsiz vurunca tabelayı değiştiremiyor. 67’de Semih müthiş bir pasla sağdan bindiren Gökhan’ın çizgiye inmesini sağlıyor. Gökhan’ın yerden pasını gelişine şutlayan Alex de beklediğimiz golü atıyor. Gol sonrasında rahatlayınca daha çok pasla ataklarımız sürüyor. 76’da nefis bir akın sorasında sol kanattan çizgiye inen Vederson, müthiş bir topuk pasıyla Kezman’la kaleci Tolga’yı yine başbaşa bırakıyor, Tolga bugün Kezman’a geçit vermeyecek gibi. 78’de başlayan 79’un sonunda tamamlanan Kasımpaşa akınında Serdar önce Erhan’ın tehlikeli ortasını tokatlayarak uzaklaştırıyor, daha sonra dönen topta sert şutunu. Bu baskıdan sağ salim çıktıktan sonra 82’de Semih’in pasıyla ceza alanında buluşuyor Kezman ancak şutu yine kaleciden dönüyor.

85’te Alex’in ceza alanı yayı üzerinden sağ ayağıyla çektiği şut kaleci Tolga’dan sekiyor, pozisyonu iyi takip eden Semih, ikinci hamleye fırsat vermiyor ve skoru 2-0’a taşıyor. Gol sevincini, yedek kulübesindeki arkadaşları, özellikle oyuna girerken ‘golü at yanıma gel’ diyen Yasin’le paylaşmaya, kısa bir süre önce oturmakta olduğu kulübeye giderek gösteriyor. Bu hareket Semih’in, Zico’nun ve Yasin’in açıklamalarına rağmen kötü niyetli yorumcular tarafından Zico’ya mesaj olarak yorumlanacak. Maçın son dakikalarında, bir kontratakta, topla sol kanatta buluşan Kezman, Deivid’e nefis bir pas vererek Brezilyalı’yı kaleci Tolga ile karşı karşıya bırakıyor. Deivid de kendisinden bekleneni yaparak skoru 3-0’a getiren golü atıyor. Beşiktaş maçında oynayamayacak olmasının üzüntüsünü bir nbze olsun hafifletiyor.

Maç fazlasıyla liderliğe oturuyoruz. Ertesi gün lider Beşiktaş’ın yenilgisi, Pazar günü ise Galatasaray’ın da galibiyete rağmen averajda gerimizde kalması nedeniyle liderliğimizi pekiştiriyoruz. Bundan sonra da liderliği vermemek niyetindeyiz.

Kylie

[Kylie011.jpg]

Sabah sabah

[Kylie012.jpg]

[Kylie013.jpg]

24 Mart 2008 Pazartesi

Milli Takım Forması

Nike, uzun süreli baskılar sonrasında bir adım geri atarak yeni formaları, kamuoyunun isteğine göre düzenledi. Eurp 2008'de Milliler, kırmızı ağırlıklı, göğsünde beyaz bant bulunan formayı giyecekler. Çok konuşulan türkuaz forma da (aslında türkuaz forma değil, beyaz forma/türkuaz şorttan oluşan kit) deplasman forması olarak kullanılacak.

Pankart

CK imzalı nefis bir çalışma. Ha çubuklu bayrakta benim imzam yok mu? Var o da ayrı konu tabi :)

Maçın Hakemi Kim Olacak?

İşimiz gücümüz bu olacak hafta içinde, kimseyi ilgilendirmeyecek takımların neler yaptığı neler yapabileceği. Bir iki ciddi spor yazarı analiz yapacak o kadar. Daha çok hakemin kim olacağı ve bu hakemi kim istedi, kim istemedi tartışmaları yapılacak.

23 Mart 2008 Pazar

Geçmiş Zaman Olur Ki

1986 sezonu, Kadıköy'de bir Galatasaray maçı. Necati Abi, (babamın o zamanlarda öğretmenlik yaptığı Kabataş Erkek Lisesi'nin makam şoförü) diyor ki 'Onur, maça davetiye ayarlayacağım, birlikte gideriz' Cepte para sık olmuyor zaten, memur çocuğuyuz, davetiye milli piyango gibi. Yatıyorum erkenden, erken kalkıp gideceğiz maça. Sabahın köründe buluşma noktasına gidiyorum, Necati Abi yok. Bekle bekle gelen de yok, cep telefonu da icat edilmemiş, ulaşamıyorum. Babanım, yanımda bulunması için verdiği paraya güvenip gidiyorum Kadıköy'e. Erken gittiğim için bilet buluyorum, gündüz maçı o zamanlar. Erkenden giriyorum sahaya, hava çok sıcak, maratonun üstü de kapalı değil daha o zamanlar, soyunuyorum. Sonra bir polis gelip üstümü giymemi söylüyor, nedense, giyiyorum tabi.
Neyse başlıyor maç. Çok pozisyon yok. Büyük Şenol'un resimdeki golüyle 1-0 öne geçiyoruz. Golün ilginç yanı, hakemle verkaç yapması, ilk şutunda top avuta giderken hakeme çarpıyor ve tekrar önüne düşüyor Şenol'un. İkinci vuruşunda da filelerle buluşuyor. Sonra Galatasaray beraberliği sağlıyor. Son dakikalarda Uğur Tütüneker'in golüyle de kazanmayı başarıyor. Eve dönüyorum, Necati Abi'yle buluşamayıp cepteki parayı da maça yatırınca fırçayı da yiyorum babamdan. Haklı adam,bilet parası değil ki verdiği. Kazansak hiç olmazsa bir yerden sevineceğim, hem kumarda hem de aşkta kaybediyorum anlayacağınız.

Geçmiş Zaman Olur Ki

1988-89 sezonu. Yüzmüşüz kuyruğa gelmişiz, Kadıköy'deki raki ligde tek yenilgimizi aldığımız Beşiktaş. 28. hafta maçında büyük destekle başlıyoruz ancak rakip 1-0 öne geçiyor. Yılmıyoruz, Aykut'la beraberliği, Hakan'la galibiyeti sağlıyoruz. Yukarıdaki sevinç de beraberlik golü sonrasında. O sezon 36 maçta 103 gol atıp 93 puanla şampiyon olduk. Aykut 29, Rıdvan 19 Hasan Vezir 15, Oğuz 10, Turan da 9 gol attı.

Battlestar Galactica

4. sezon başlıyor. Bir yıla yakın zamandır bekliyorum. Anlı şanlı sona eren 3. sezon finali sonrasında bekliyorum 5. saylonu.

Sıralama, Kalan Maçlar

[27hafta.jpg]

Son 7 haftaya girerken zirvede mücadele sürüyor. Bolca attığımız gollerin yararını bu hafta gördük ve liderliğe yükseldik. Beşiktaş liderlikten 4. sıraya indi. Konyaspor'u farklı yenen Sivasspor 3. sıraya çıktı. Galatasaray ise son dakikada attığı golle bizi yakaladı, averajla ikinci sırada kaldı. Kalan 8 haftadaki maçlar aşağıdaki gibi. Galatasaray ve Beşiktaş 3'er deplasman maçına çıkacakları için avantajlı gözüküyorlar.

1. Fenerbahçe (4 deplasman)
28. Beşiktaş D
29. Kayserispor
30. Ankaraspor D
31. Denizlispor
32. Galatasaray D
33. Gençlerbirliği
34. Trabzonspor D

2. Galatasaray (3 deplasman)
28. Gaziantepspor
29. Gençlerbirliği D
30. Trabzonspor
31. İstanbul Belediye D
32. Fenerbahçe
33. Sivasspor D
34. Gençlerbirliği Oftaş

3. Sivasspor (4 deplasman)
28. Kasımpaşa D
29. Beşiktaş
30. Kayserispor D
31. Ankaraspor
32. Denizlispor D
33. Galatasaray
34. Gençlerbirliği D

4. Beşiktaş (3 deplasman)
28. Fenerbahçe
29. Sivasspor D
30. Gençlerbirliği Oftaş
31. Rizespor D
32. Bursaspor
33. Ankaragücü D
34. Vestel Manisaspor