Amaç belliydi, öncesinde dostluk mesajları vermek ve muhtemel bir cezadan yırtmak. Günlerce çabaladılar. Dostluk mesajları verdiler yalandan. Hatta "Biz neden dışarıdayız, diğerleri neden içeride?" diye kinayeli sorularla başladıkları saldırılarını "Kupa isteme ayinleri" sonrasında arttırırken birdenbire pat diye kestiler. Alacakları muhtemel cezadan kaçmak için Aziz Yıldırım da keşke bu maçta aramızda olsaydı diye timsah gözyaşları döktüler. Ne oldu? Dün dedim ya, bir dostluk turnuvası maçında kadın yardımcı hakeme küfür edip saldırırken "18 saat yol geldik da" diye bahane öne süren kafa duramadı.
2 maç cezayı alınca maskeler düştü. Volkan'ın, kendisine atılan çakıyı eldiveninde saklamış olabileceğine kadar gitti konu. Ama ceza kaldı Allah'tan. Hoş diğer rakiplere yaradı fikstür sonrasında Süper Final'de. Bu defa Kadıköy'deki maçı rövanş olarak gördüler. Sportif değil canım, heyecanlanmayın. Amaç tribünleri tahrik edip Fenerbahçe'nin ceza almasını sağlamaktı. Sadri Şener "Trabzon'a geldiler gördünüz millet nasıl gerildi, ben gitmem maça, onlar da gelmesin" dedi. Utanmadı tabi bunu söylerken. Sonra sanık olarak yargılandıkları bir davada müdahil olmaya çalıştılar, aynı hafta içinde. Sonra utanmadan TFF'ye yazı yazdılar "Kupayı verin" diye. Karar verin deseler en azından tutarlılar derdim ama nasıl olacak ki?
Ve nihayetinde tek olay olmayan bir maç sonunda, hem de bir tanesi 61. dakikada olan 2 golle yenip gönderdik evlerine. Varlık gösteremediler. Tek bir olay çıkmayınca, münferit küfürler için canlı yayına bağlanmaya çalıştı Sadri Şener. Kendi stadında yapılanları unutturmaya çalışarak. O da kesmedi, tertemiz galibiyete gölge düşürecek bir şeyler bulunmalıydı, bulundu.
Maç içinde Emre ile Zokora arasında gerçekleşen ve inanın her maç olan bir küfürleşmenin dozu, her maçta olmayan ve iğrençleşen bir ırkçılık saldırısına dönüşmüş. Kimse, eğer yaptıysa Emre'nin yaptığının arkasında durmaz, durmamalı. Ancak unutulmaması gereken bir şey var. Saha içinde yapılan saha içinde kalıyorsa, maç tamamlandığında maçta kavga eden, küfürleşenler barışıp birbirlerini tebrik ediyorlarsa, sonrasında yapılanları iyi düşünmek gerekiyor. Bu nedenle de bir tarafta özür dilediği için affedilen bir hasta ruh varken, özür dileyen bir başkasını öldürmek hakkımız yok.
Öncelikle Zokora'nın tüm konuşmasının kaydı önemli zira ben tercümana güvenmiyorum. Bu nedenle ilk isteğim Zokora'nın kendi ağzından Fransızca olarak anlattıklarını dinlemek. Zira bana maç için pis müslüman, pis Türk diye hakaret edecek kişiyle eğer maç sonunda öpüşeceksem, sonrasında çıkıp olanları tekrar tekrar anlatmam. Eğer birisi anlatıyorsa iki olasılık vardır bence, birincisi karakter sorunu diğeri de yine karakter sorunu zira birisinin dediklerini yapıyordur.
Şükrü Saracoğlu Stadyumu'nu kapattırmak için kıçını yırtan, tahrikleri peşi sıra yapanlar, en azından bir oyuncunun ceza alması için çabalıyorlar şimdi de. İşin kötü tarafı ellerinde önemli bir argüman olması. Ancak bu da bizim kendi sorunumuz. Kendi meslektaşını bir odaya kilitleyip döven kişi hasta ruhludur. Bu hasta ruhluyu affedenler, başka hasta ruhların cezalarının kararını veremezler. Hele hele bir maç sonunda "O Yugoslav bana ülkemde laf edemez" diyen bir ikonları varsa.
Irkçılık çok ciddi bir konudur, unutulmasın. Biz yurt dışında kökenimiz ve dinimiz nedeniyle çokça aşağılanmış bir millet olarak aynı şeyleri yapmayı kendimize hak görmemeliyiz. Bir takımda 3'ten fazla Brezilyalı olursa çete olur demek de ırkçılıktır, İsrailli bir oyuncuya sabun atmak da. Romen bir teknik direktöre çingene demek de ırkçılıktır, Papazın Çayırı lafını götünden anlayıp bunu bir hakarete çeviren de ırkçıdır, Ermeni bir vatandaşı katleden bir katile destek verenler de ırkçıdır.
Aşağıda 6222 sayılı kanunun ilgili maddesi var. Her zaman söyledim, söyleyeceğim, en büyük hukuk insanın kendi vicdanının sesidir. Bu nedenle elbette ki hukuka ve kanunlara saygı duyarken en önemli yargıcın insanın kendi vicdanı olduğunu düşünürüm. Bunca zamandır suçları ispat edilememiş masum insanlarında özgürlüklerini ellerinden alan meşhur yasanın maddesini sadece bu nedenle ekliyorum. Terbiyesizlik yapmasın kimse. Ve kimse başkasına, kendisine davranılmasını istemediği şekilde davranmasın. Bu ülkedeki en yeni en büyük ırkçılık, Emenike'ye yapılanlardır, unutulmamalı.
Hakaret içeren tezahürat
MADDE 14 – (1) Spor alanlarında veya çevresinde taraftarların grup halinde veya münferiden belirli bir kişiyi hedef veya muhatap alıp almadığına bakılmaksızın duyan veya gören kişiler tarafından hakaret olarak algılanacak tarzda aleni olarak söz ve davranışlarda bulunmaları halinde, fiilleri daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, şikayet şartı aranmaksızın, failler hakkında onbeş günden az olmamak üzere adli para cezasına hükmolunur.
(2) Spor alanlarında veya çevresinde toplum kesimlerini din, dil, ırk, etnik köken, cinsiyet veya mezhep farkı gözeterek hakaret oluşturan söz ve davranışlarda bulunan kişi, fiili daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Birinci ve ikinci fıkralarda tanımlanan suçların yazılı pankart taşınması veya asılması ya da duvarlara yazı yazılması suretiyle işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder