25 Nisan 2012 Çarşamba

AVANTAJ SAĞLASA DA PLAY-OFF’A KARŞIYIM

Bunu söyleyen kim? Anladınız elbette. Bakın neler söylemiş Aykut Kocaman. Nasıl samimi nasıl dengeli? Fenerbahçeli olduğu için gurur duyduklarım listesinin önündedir, hepimizin listesinde ilk sıralardadır.

AVANTAJ SAĞLASA DA PLAY-OFF’A KARŞIYIM
Şu anda Fenerbahçe için avantaj sağlamış olması benim bu fikrimi değiştirmiyor. Puan farkı kaç olursa olsun play-off doğru bir düzen değil. 34 maçlık lig zaten yeterince zorlu ve uzun bir periyot. Bu play-off uygulamasının temel nedeni güvensizlik ortamıydı. Güvensizlik üzerine inşa edilmiş bir organizasyon oldu. Ekonomik ve yayıncı kuruluş tarafından bakmaktansa bu yönüyle değerlendirmek daha değerlidir. Önce birbirimize güvenmek zorundayız. Geri kalan her şeyi de güven ortamı üzerine inşa etmeliyiz. Bence play-off olmamalı.
Burada araya girmek istiyorum. Zira Galatasaray camiasının büyük bir illüzyon çabası içinde olduğunu anlatmak gerekiyor. Camia tüm organlarıyla sistemin Galatasaray düşmanlığı yaptığını dikte etmeye çalışıyor. Oysa bu aptal sistemin uygulanmasına karar verildiği gün belliydi lider takıma zarar vereceği. Ancak o zaman kimse bilmiyordu elbette ligi kimin lider bitireceği. Ya da Acaba biliniyor muydu?. Yani bu aptal sistem Galatasaray'a özellikle bir düşmanlık için tasarlanmış değil. Bu sistemin ligi lider bitirecek takıma zarar vereceği ilk günden biliyordu. Devam edelim Aykut Hoca'nın açıklamalarını okumaya...
GALATASARAY HİÇBİR RAKİBİNE YAKALAYAMADIĞI ÜSTÜNLÜĞÜ BİZİM ÜZERİMİZDE KURDU
Bizim maça gelerek değerlendirme yaparsak, 36 haftalık bütün lig periyotlamasında oynanan tüm maçlara bakıldığında Galatasaray hiçbir rakibine karşı bu kadar üstünlük kuramamıştı. Rakibimiz 34 haftada elde edemediği bir istatistiksel üstünlük sağladı. Bu oyunu Fenerbahçe’ye karşı oynayabilmiş olması anormal bir durumdu. Bize karşı neden böyle oldu, benim için asıl cevaplandırılması gereken soru bu.Son maçımızda ilk yarım saatlik periyotta takım tam ve istekliyken maç istediğimiz gibi gidiyordu. Moussa Sow’un Mehmet Topuz’un ve Alex’in sakatlanması, Caner’in gördüğü sarı kart sonrası top almaktan kaçınmaya başlaması hem oyuncu değişiklikleri hem de topu önde tutmasını planladığımız oyuncuları yeterli şekilde kullanamıyor olmamız ikinci yarı bizi çok sıkıntıya soktu. Sonuç olarak hem bizim adımıza hem de rakibimiz adına doğru bir maç değildi. Yine de galip gelmiş olmak yalanabilecek en güzel duygu.
Galatasaray ile bu sezon 3 karşılaşmaya çıktık, üçünde de rakibimizin bize karşı üstünlük kurduğu bir gerçek. Ancak yine de ilk iki maçtaki görüntü ile son maçtaki görüntü arasında fark vardı.
İlk maçın ilk 35 dakikalık bölümü çok sıkıntılı geçti. Kişisel hatalarımızın rakibimizin iştahlı oyununu biraz daha arttırmış oldu. Kişisel hatalarımızla maçı kaybettik.
İkinci maçtaki esas kurgumuz sonucu almak için rakip üzerinde baskı yaratmaktı. Ve bunu kendi sahamızda başardık, ilk 30 dakikada 2-0’a getirdiğimiz gibi 3-0, 4-0’a taşıyabilirdik skoru. Ancak 30 dakikadan sonra enerji dağılımında çok ciddi sıkıntı yaşadık. Her şeyimizi ortaya koymuştuk. Skoru aldıktan sonra sahadaki davranış biçimimiz yanlıştı. Örneğin Trabzonspor’la oynadığımız son maçta skoru korumanın topa sahip olmak olduğunu hatırladık. Oysa Galatasaray maçında skora rağmen hala son derece sert ve hızlı hücumlar yapmaya devam edince, blok olarak dengemiz bozuldu.
VOLKAN’IN UZUN TOPLARI ÇALIŞILMIŞ BİR ŞEY DEĞİLDİ
Futbol olayların şekil verdiği ve planların çok fazla işlemediği bir oyun. Çok fazla bilinmeyen var; doğa koşulları, hakem, rakibin durumu… Ben her zaman oyuna bölgelerle kademe kademe ileriye taşınmasından yanayım. Volkan’ın iki Galatasaray maçında kullandığı uzun topların gole ulaşmış olması, özellikle (Şükrü Saraçoğlu’ndaki ikinci maçtaki Moussa Sow’un golü ve son maçtaki Bienvenu’nün Stoch’un vuruşu öncesi Volkan’dan gelen uzun top) planlanmış bir şey değildi. Volkan kendisini sürekli olarak geliştiriyor. Ancak bizim ondan istediğimiz oyuna başlarken topu mümkün olduğunca stoperler, bekler ve merkez orta saha oyuncuları ile başlatmaya çalışması.
PUAN KAYIPLARI OLACAKTIR
Bu 6 maç her şeye gebe. Her sonuç her takım için mümkün. Takımların genel kaliteleri bunu gösteriyor. Biz Karabükspor’la kupa maçını da içine alan bir haftalık süreçte 2’si büyük takım olmak üzere 3 maç yapacağız. Bunun bir dönüşü elbette olacak ve önümüzdeki maçlarda alınacak sonuçlar da her yöne evrilebilir. Bu durum Galatasaray için de geçerli. Bizim 2’de 2 yapmış olmamız yolumuzun nasıl çizildiğini göstermez. Puan kayıpları da mutlaka olacaktır. Çünkü aynı takımlarla aynı hafta içerisinde 2 kez oynayacağız. Kolay bir durum değil. 
TÜRBÜLANS ETKİSİNE DOĞRU GİDİYORUZ 
Şu anda oynadığımız üst üste derbi maçların etkisini uçakta türbülans etkisi ile açıklayamayız, türbülansta sarsıntı o anda hissedilir. Her şey bittikten sonra geri dönüp değerlendirmek daha doğru olacaktır. Biz şu anda etap etap, maç maç gitmeye çalışıyoruz. Sanırım tarihinde ilk defa kupada yarı finale çıkmış bir takım Karabükspor, büyük bir istek duyuyor devam edebilmek için. Sonrasında üst üste Beşiktaş maçlarımız var. Her maça ayrı odaklanıyoruz. Belki tüm bu periyot sona erdikten sonra doğru değerlendirmeyi yapmak mümkün olacaktır. Hatalarımız ve doğrularımızı daha rahat görebiliriz. Uçakta türbülansa girersiniz, etkisini o anda hissedersiniz, biz şu anda böyle hissetmiyoruz. Ancak yavaş yavaş türbülans etkisine doğru yol aldığımızı da söyleyebiliriz. Sarsıntıları henüz hissetmedik ama hissedeceğimiz anlar olacaktır. 
HASARI SÜREÇ BİTİNCE GÖRECEĞİZ
Büyük maçlar, bir futbolsever olarak konuşursam, çok lezzetli maçlar oluyor. Bu maçların heyecanından haz duymamak mümkün değil. Ancak sorumlu pozisyonunda durduğunuz zaman bu kadar güçlü rakiple üst üste oynamak kolay bir şey değil. Bu kadar üst üste büyük maç oynamanın bıraktığı lezzet ile yol açtığı hasarı ancak sürecin sonunda yaptığımız değerlendirme ile görebileceğiz. Ama insan bazen bu maçların arasında biraz boşluk arıyor. 
SORAN OLURSA FİKRİMİZİ SÖYLERİZ 
Bizim gibi sorumlu pozisyonundaki insanlara hiçbir şey sorulmadan, fikirleri alınmadan hareket etmek ne yazık ki son zamanlarda ülkemizde normalleşen bir davranış oldu. Bu güzel bir oyun. İnsanlar için önem arz ediyor ve alan işgal ediyor. 
Futbolun en önemli aktörleri oyunculardır. Sonra çalıştırıcılar, hakemler, destek ekipleri, yöneticiler ve medya ile seyirciler gelir. Futbolun ana aktörlerinin bir araya gelip sorunlarını çözme durumu yok.

Ben, Fatih Hoca, Şenol Hoca, Tayfur Hoca bir araya geldik ve dedik ki, “Süper Final bize sorulmadı”… İyi de ne soruldu ki şimdiye kadar? Bizde bir sorma, araştırma kültürü yok. Başta olan insanlar, kendi kafalarına göre karar verip uygulamaya geçiyorlar. Sonrasında ne olur, doğru mudur yanlış mıdır soruları sorulmuyor. Dolayısıyla bugünkü ortam içerisinde futbolu yöneten insanlar arasından birileri çıkıp da fikrimizi alma nezaketi gösterirlerse düşüncelerimizi belirtmeye çalışırız.Bu sezon çok önemli deneyimler kazandığımız normalin dışında bir sene oldu. İyi, kötü, doğru, yanlış her şeyi içinde barındıran bir seneydi. Dolayısıyla içinde de pek çok ders barındırıyordu ama dersler bir şeyler öğrenmek isteyenler içindir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder