14 Haziran 2012 Perşembe

VAY BABAM VAY, MEHMET BERK'E BAKIN NELER DEMİŞ

 
Biliyorsunuz, özel yetkileri alındı arkadaşın. Davada bir değişiklik olmayacakmış teknik olarak. Ama bu da aslında senaryonun uygulamasındaki rezaleti gözler önüne seriyor. O iddianame yeter aslında ya neyse. Gelelim Mehmet Berk efendinin kelamına. Radikal'e konuşmuş savcı efendi. Söyledikleri olay olur ama üstüne kim gider bilinmez. Ben koyu renk yazılarla bir iki yorum yapmak istedim. Sizin yorumlarınızı da almak isterim elbette.


HSYK tarafından özel yetkisi kaldırılarak Küçükçekmece Başasavcı Vekilliği’ne atanan Şike Savcısı Mehmet Berk, Radikal’e konuştu. Savcı Berk, görev değişikliği için kendisinin başvurduğunu söyledi. Berk, giderayak, özel yetkili mahkemelerin kaldırılmaması gerektiğini savunurken; Şike, Hanefi Avcı, Balyoz ve Emin Arslan operasyonlarındaki uygulamalarının arkasında durdu. Berk, Gülen Cemaati’nin Şike Davası ile FB’ye ele geçirmek istediği iddiasına ilişkin, “Bunu duyunca üç gün boyunca güldüm” dedi. Berk, kendisine yönelik cemaatçi iddiasına ilişkin de, “Eşim geliyor eve, diyor ki ‘Mehmet ne zaman cemaatçi oldun, benim niye haberim yok?’ Bu kadar kolay mı insanlara yafta atmak? Ben torbacı adam alıyorum, adam diyor ki, bu cemaat operasyonu. Fuhuştan adam alıyorum, afedersin kadın satıyor, diyor ki cemaat operasyonu. Bunu dediği zaman iş bitiyor” dedi.
Bu kararı bekliyor muydunuz?
Bekliyordum. 
Tenzili rütbe midir?
Tenzili rütbe niye olsun, başsavcı vekili olduk. Özel yetkili olup olmamak bakımından mı bakıyorsunuz? 
Evet 
Oradakiler savcı, diğerleri değil diyemeyiz, görevlerimiz farklı. Kamuoyunda ses getiren bazı dosyalara bakınca bunun yanısıması oluyor belki ama öyle dememek lazım. Bayrak yarışı. Dört yıl oldu zaten. Yorucu, yıpratıcı bir süre. 
Acaba Şike Davası ile ilgisi var mı?
Bilemiyorum. Bu hususlarda pek bizim bilgimiz olmaz. Sadece dört yıllık süremiz doldu. Artık yorulduk da gerçekten. Hırpalandık. İtibarlı bir görev. Neyle alakası var yok, bilemem. İnsanlar yorum yapabilir. 
Bir hüzün söz konusu değil anladığım kadarıyla.
Canım, niye hayal kırıklığı olsun. Buradan doğuya gitmiyoruz. Onurumuzla çalıştık, onurumuzla gidiyoruz. 
Devletin savcısının ülkenin doğusuyla ilgili yorumuna bakın.
Şike Davası ihtimali sadece benim aklıma gelmemiştir herhalde...
O halde şunu da söyleyeyim: Bir yıl oldu Şike süreci. Allah aşkına, basında, kamuoyunda, kahve ortamında geyik dediğimiz o kadar çok şey yazıldı çizildi, bunlar doğru kabul edilip üzerinde yorumlar yapıldı ki, artık bir şey diyemiyorum. Bu süreçte yüzlerce haber çıktı. Haberlerin yüzde 90’ı yalan haberlerdi. O yüzden bir şey diyemiyorum.
Burası çok kritik. Zira hatırlasanız UEFA'nın CAS'a verdiği savunmada, kendilerinin bir medya birimi kurduğunu, konuyla ilgili tüm haberleri izlediklerini, Cornu'nun TFF'ye "Medyada çıkan haberler doğru mu?" diye sorduğu ve aldıkları EVET yanıtı sonrasında TFF'nin Fenerbahçe'yi men etmesi gerektiğini bildirdiklerini anlatıyordu. İddianameyi yazan savcı, UEFA'nın  Fenerbahçe'yi Şampiyonlar Ligi'nden men etme kararının dayanağının %90 oranla yalan olduğunu söylüyor. Bunun üzerine gitmek şart. Yalan haberler nedeniyle hakkımız yenmiş oluyor bu durumda.
Varlığı iddia edilen bir çatışmanın unsuru olarak kabul edildi bu dava.
Ben ilk duyduğumda güldüm bak, gülmekten bir tuhaf oldum. Afedersin, adi bir suç. Onunla ilgili verilere nasıl ulaştığımızı anlatmışız. Çeteyi takip ederken bulduğumuz şeyler. Onu bile getirdiler, nereye bağladılar? Ele geçiriyormuşuz da... Ya üç gün güldüm ben. 
Bir insanın bir şeye verdiği tepkinin 3 gün sürmesiyle ilgili olarak psikolog arkadaşlardan yardım rica ediyorum. Gülmekten tuhaf olmak, 3 gün gülmek... Düşünün adam 3 gün boyunca ne kadar tuhaflaşmış.
Cemaatin FB’yi ele geçirmek istediği...
Biz de bunları yapıyormuşuz da... Ne bileyim İsmail bey, yorum yapmak istemiyorum. Kahvede söylediğin laf iki dakika sonra haber oluyor. 
Burada çok kritik bir yanıt var. Biz de bunları yapıyormuşuz da diyor Berk. Yani cemaatten olduğunu itiraf ediyor aslında. Ha bir de unutmadan, haber yalansa yalanla, mahkemeye ver, hesap sor, savcı değil misin?


Talebinizin sebebi neydi? Sıkıldığınız için mi, Şike’den ötürü mü?
Şike’den ötürü hiç yıprandığımızı düşünmedim. Benim için de zor bir süreçti. Kendim Fenerbahçeliyim. Çayını içtiğim, yemeklerini yediğim insanlar hakkımda işlem yapmak zorunda kaldım. Bunun üzüntüsü ayrı ama elinize bir iş geldiğinde gereğini yapmak ayrı. Yıprandığımı düşünmedim ama dört yıllık süre itibariyle artık yeterli. Biliyorsunuz adliyelerin kapatılması gündemde... 
Nesine yıpranacaksın zaten? El altından itibarsızlaştırma gazını verdiniz, sonra sizin yaptıklarınızla ilgili konuşulunca "Aziz Yıldırım'ın savcı bana Fenerbahçe şampiyon olmasaydı bunlar olmazdı demesi" birdenbire yayın yasağınız koydunuz. Neden yıpranacaksın ki?
Sizce özel yetkililere ihtiyaç var mı?
Şimdi mesela İstanbul Emniyeti’nde Organize Şube’yi üç ay kapatsınlar, polisleri tatile göndersinler. Polisleri karakollara eşit dağıtsınlar, yine işlemlerini takip etsinler. Organize Şube çalışmadan bu işler yürüyorsa üç ay sonra da CMK’ları kapatsınlar. Çoğu şeyi yaşayarak görme şansına sahip oluyoruz. Belki kapatılması daha iyi alacak, bilemiyoruz. 
Organize şubenin kapatılması gerekiyor tabi. Haddi değilken "19 maçta şike ve teşvik tespit ettiğini" açıklayan, savcının bu maçların bir kısmını ciddiye almadığı bir emniyetten bahsediyoruz. Nesine nasıl güveneceğiz ki?
Siz ihtiyaç olarak görüyorsunuz değil mi?
Biz Avrupalı heyetlerle toplantı yaptık. Uyuşturucu ve terör dosyalarında ülkeler olarak birlikte çalışalım, diyorlardı. Niye? Bu tür suçlar, göçmen kaçakçılığı, insan ticareti, uyuşturucu ve terör suçları lokal değil. Şimdi bu noktadan dönüp diyoruz ki, bunları iller yapsın. İller yapsa Hakkari’den hiçbir eroninin Hakkari dışına çıkmaması lazım. 
Hiç hata yapılmadı mı? 
İnsanlar eleştiriyor, yorumluyor. Ama istenerek, bilinerek, kasıtlı yapılan bir hata yok. 

Hata da var kasıt da var. Ve bunların hepsinin hesabı teker teker sorulacak!


Mesela kitap toplatılması vakası...
Bakın, yorum farkı olur. İnsanların anlamadığı bir şey var. Bu yasa 2005’te yürürlüğe girdi. Biz “Herşeyi biz biliyoruz” demiyoruz. Ancak şu var: Bu hususta uygulamalar yapılmış, Yargıtay’ın uygulamaları kökleşmiş, içtihat halini almış da özel yetkili savcılar inadına bir uygulama mı yapıyor? Çoğu alanda emsal bir uygulama yok. Yerine göre o şekilde yorum yapılıyor. Yorumsal şeyler bunlar. Yüksek yargının önüne gittiğinde düzeltilir, içtihad yolu açılır. Ben 20 yıldır şu işin içindeyim. Hiçbir hakim savcı bir uygulama yaparken, Yargıtay uygulamaları, doktrin ve kanunun lafzının hilafına işlem yapamaz. 


OdaTV Davası’nda bilgisayarlardan kitap taslakları alındı örneğin. Hiç hata yapılmadı mı gerçekten?
Gerçekten nereden baktığınıza bağlı. Ben Balyoz’da görev aldım. Bize getirilen evraklar içerisinde fişlemeler vardı. Karşısındakinin ahlaki durumunu, kişisel tercihlerini irdeleyen şeyler. Arkadaşlarla dedik ki, yarın öbür gün davayı açtığımızda bunlar ortaya çıkar, bunu önleyelim. Çünkü Ergenekon’un ilk iddianamelerinde eleştiri konusu olmuştu. Biz bunları emanete alalım, mahkeme istediğide ulaşsın ama taraflara da açık olmasın. Son derece iyi niyetli, yeni bir uygulama yapıyorsun. Dava açıldıktan sonra hakkımızda yüzlerce yazı yazıldı. Savcılar leyhte olanları koymuyor dediler. İnsanda zerre kadar Allah korkusu olsa... Bir bak bakalım, bunlar niye alınmış. Bunların içinde ne var? Yaşadığımız en büyük sıkıntı o. Ne yapsanız eleştiriliyorsunuz. Gece 4’te gözaltı oldu, eleştirildiler. Sabah 8 oldu, medya önünde oluyor diye eleştirildiler. Sadece arama yapıldı; arama yapıldı diye eleştirildi. Tutuklanmadı; gözaltına alındı diye eleştirildiler. 


Tutuklamalarda hoyratlık olmadı mı?
Diyelim ki oldu, eleştiriyorsun. Ama tutuklanmayıp gözaltına alıanları da eleştirdin. Evde arama yapanları eleştirdiler. Neredeyse CMK’ların tüm usul işlemleri eleştiri konusu oldu. Geç saatte alıyorsun, eleştiriliyor, niye gece eve baskın yaptın, diye. Gündüz yaptın, bu kez diyor ki, basına teşhir ettin. Üçüncü bir yolu var mı? Üçüncü bir yolu yok. Biz dosyaya koymadık. Sırf o şahısların mahremiyetini koruyalım, dedik. Savcı leyhte delilleri sakladı oldu. Bundan dolayı hakkımızda işlem yapıldı. 
Hanefi Avcı’yla mahkemelik olmuştunuz...
O kitapta benim adım sekiz kere geçiyor. Bu adam hakkında tazminat davası açtım, mahkum edildi. Ceza davası açtım, Ankara’da, iftiradan ceza aldı. İçişleri Bakanlığı’na müracaat ettim, meslekten ihraç edildi. 
Sizinle ilgili yalan haber yapanların peşine neden düşmedin peki? Neden onları da meslekten ihraç ettirmedin? Yoksa yalan haberler işine geliyor diye mi? Amacınız olan İTİBARSIZLAŞTIRMA hamlesine hizmet ettikleri için mi?


Bu cemaatçi algısı sizde tahribat yarattı mı?
Allah aşkına, ben adamın dedikleri yalan diyorum, bunu üç ayrı kuruma onaylatıyorum. Hala algı, ne yapacağım? Şimdi siz diyorsunuz, şunlar şucu, bunlar şucu. Bir şeyin olduğunu ispat etmek gerekir, olmadığını bir insan ispat edebilir mi? 
Burası en önemli nokta işte. Hala aynı algı diyor kendisiyle ilgili bir konuda. Oysa yukarıda belirttiği yalan haberler sayesinde, iddianameyi oturttuğu algı var cebinde. Hepsinden önemlisi "Olduğunu ispat etmek gerekir" diyor ve soruyor "Olmadığını bir insan ispat edebilir mi?" Peki o çantanın içinde para olmadığını şahitleriyle birlikte ispat edenler varken sen hangi hakla hangi vicdanla suçluyorsun masum insanları? Başına gelince şikayet etmesini biliyor tabi Mehmet Efendi.
Ergenekon sanıkları da böyle diyor. Olmadığımı ispat etmeye çalışıyorum, diyor. 
Bilemiyorum, o ne diyor. bu ne diyor. Ama Hanefi Avcı’yla ilgili somut bir şey söylüyorum: Avcı’nın o kitapta hakkımda söylediklerinin neredeyse ismim dışındakilerin tamamı yalan. 


Beşiktaş Adliyesi de tarihe karıştı. O adliyeden sizde nasıl bir imge kaldı? 
Teraziye koyduğumda, Beşiktaş Adliyesi’nden arkadaşların fedakarca ve doğru işler yaptığını düşünüyorum. Hiçbir hakim ve savcı bilerek, kanunsuz, mesnetsiz bir iş yapmaz. Ama hiçbir hakim savcının da hayatta verdiği bütün kararlar onanmamıştır. Önemli olan, dosyadaki deliller ışığında hareket etmesi, vicdani kanaatiyle karar vermesi. Görmek, dinlemek lazım. O kadar kolay değil. Bizim bir aile hayatımız, yaşantımız var. Eşim geliyor eve, diyor ki, Mehmet ne zaman cemaatçi oldun, benim niye haberim yok? 12 yıllık evliyim ben. İnsanların aile hayatına bak, evine bak, düzenine bak; ne olacak? Bu kadar kolay mı insanlara yafta atmak ya? Bu ülke şöyle bir şey oldu: Ben torbacı adam alıyorum, uyuşturucu torbacısı, adam diyor ki, bu cemaat operasyonu. Fuhuştan adam alıyorum. afedersin kadın satıyor, diyor ki cemaat operasyonu. Ne olacak? Bunu dediğiniz zaman iş bitiyor.
İşte Mehmet Efendi'nin en zavallı cümlesi burada. 11 aydır iftiralar nedeniyle yargılanan,  mütalaasını vermesine tutukluluk halinin devamnı isteyen Mehmet Efendi söylüyor bunlar. Utanmadan, sıkılmadan söylüyor. Ve aslında biliyor, bir gün gelecek bunların hesabı teker teker sorulacak. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder