Hani büyüklerimiz anlatırlar ya "ah o eski bayramlar nerede" diye.
Ben küçükken büyüklerim aynı şeyi söyledi. Ben büyüdüm yine aynı şeyi söylüyorlar. İşin ilginç tarafı bu seferde yaşıtlarım söylenmeye başladı "ah o eski bayramlar nerede" diye. Sözde eskiden bayramlar daha güzelmiş. İnanmıyorum be kardeşim. Jenerasyon değiştikçe babadan oğula kalır gibi dudaklarımızdan iki çift laf çıkıyor. Aslında bayramlar her sene güzel fakat yaşımız ne yazık ki sabit durmuyor. Büyüdükçe sorunlar ve sorumluluk artıyor. Biz büyüdükçe ne bayramın neşesi kaldı ne de maneviyat. Bayram değil seyran değil nereden çıktı bu yazı kardeşim diyenler olabilir. Merak etmeyin çıkış noktam futbol.
Futbolda çoğu zaman bize eski bayramlar gibi anlatılmadı mı?
Hani diyorlardı ya biz eskiden rakip taraftarlarla kol kola maç izlerdik diye. Tıpkı eski bayramların güzelliği gibi buda yalan. Çünkü o zaman insanları kışkırtacak medya yoktu. Endüstriyel futbolun parçası olmuş takım yoktu. Evinize Digitürk alın diyen başkan yoktu. Metris vardı ama içinde spor yöneticisi, futbolcu yoktu. Alın teri vardı ihanet yoktu.
Uzun lafın kısası;
Endüstriyel futbol sermayesini arttırdıkça bu ülkede fanatizmde o derece artıyor. Bizde yıllar geçtikçe "ah o eski maçlar, ah o eski futbolcular" diye sayıklayıp duralım. Futbolumuzu yıllar çirkinleştirmedi. Sebep Endüstriyel futboldur. Ben bir maçın en ucuz biletine asgari ücretin onda birini veriyorum. Veya o parayla öğrenci akbilimi aylık olarak dolduruyorum. 60 tane ekmek bile alabiliyorum. Ama bunların hiç birini yapmayarak kendimden fedakarlık ediyorum. Sanırım Endüstriyel futbola ben de yeniliyorum. Şimdi söyleyin sahaya sahaya yabancı madde atmak, meşale yakmak hakkım değil mi? Nasıl olsa Endüstriyel futbol para cezasını kesiyor. Para sıcaktır el yakar, ah birde cebimi yakmasa...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder